Eylül 2010 - SendeSev.com

Hot

Post Top Ad

29 Eylül 2010 Çarşamba

Türkan Dizisi Oyuncu Resimleri Türkan Dizisi Oyuncuları Türkan Dizisi Oyuncu İsimleri

09:28 0
Türkan Dizisi Oyuncu Resimleri Türkan Dizisi Oyuncuları Türkan Dizisi Oyuncu İsimleri



Türkan Saylan / Ayşe Pınar Öğün

Doğum tarihi:20.04.1984

Doğum yeri:Ankara

Eğitim:Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü





Ali / Saygın Soysal

Doğum Tarihi: 21 Mayıs 1982

Eğitim Durumu: Akademi





Turhan / Damla Sönmez

Doğum Tarihi: 03 Mayıs 1987

Eğitim Durumu: Akademi

Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda yarı zamanlı 2 yıl keman 1 yıl piyano dalında öğrenim gördü.





Leyla / Nesrin Kazankaya

Nesrin Kazankaya, Yönetmen, tiyatro oyuncusu, çevirmen, oyun yazarı, tiyatro eğitmeni.





Sevinç / İdil Yener

Adı: İdil Yener

Doğum Yeri: Ankara

Doğum Tarihi: 23 Mayıs 1983

Eğitim Durumu: Akademi





Fasih / Murat Göksu





Rüzgar Aksoy





Ozan Osmanpaşaoğlu





Bora Cengiz





Şenay Aksoy
Read More

Kavak Yelleri Ahmet Kaynak Resimleri Kavak Yelleri Ahmet Kaynak Fotoları

09:08 0
Kavak Yelleri Ahmet Kaynak Resimleri Kavak Yelleri Ahmet Kaynak Fotoları
Kavak Yelleri Ahmet Kaynak Resimleri Kavak Yelleri Ahmet Kaynak Fotoları
Read More

Zehranın söylediği tut elimi şarkısı Arka sıradakiler Zehranın söylediği şarkı

09:05 0
Zehranın söylediği tut elimi şarkısı

Arka Sıradakiler dizisinin 126. bölümünde Zehranın Müzik bölümü yetenek sınavında söylediği Tut Elimi Şarkısı çok güzeldi. Zehra kendi sesiyle seslendirdiği bu şarkı ile bence ortalığı ayağa kaldıracak.
Sıkıntılar büyüyorlar
Anlamadım neden
Yürüyorum duruyorum
Çıldırmak içtn değil
Nedensizce
Düşünceler meteoman.net
Kemiriyor beynimi
Düşündükçe çıkmazlara giriyorumofff
Etrafımdaki insanlarsa zaten durgun
İçimden bir ses bana koş diyor,
Karanlıktan aydınlığa
Dışarısı bomboş kapkaranlık
Düşüyorum tut elimi
İçimden bir ses bana koş diyor,
Karanlıktan aydınlığa
Dışarısı bomboş kapkaranlık
Düşüyorum tut elimi
Read More

Bilimsel Araştırma Basamakları - Bilimsel Araştırma Basamakları Nelerdir

09:01 0
Bilimsel Araştırma Basamakları Nelerdir


BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEM VE TEKNİKLERİ

KAPSAM

Araştırma Teknikleri sunuşu, araştırma yöntemlerindeki farklı anlayışları, yaygın olarak kullanılan araştırma tekniklerini, araştırma basamaklarını, veri toplama ve analizini, yorumunu, rapor yazma esaslarını, kaynakça ve dipnot gösterme tekniklerini kapsamaktadır

Temel amaç; araştırma sürecini (sorun belirleme, veri toplama, veri analizi ve sonuçları yorumlama) incelemek, belli başlı bilimsel araştırma yöntemlerini (deneysel yöntem, betimleme yöntemi, tarihi yöntem vd) gözden geçirmek ve belirli bir konu hakkında araştırma yapabilmek için gereken literatür bulma, veri toplama, verileri değerlendirme ve rapor yazma tekniklerini anlatmaktır

I- ARAŞTIRMA TEKNİKLERİ AŞAMALARI

Belirlenen bir konuda araştırma yapılırken, belli aşamaları takip etmek, çalışmanın daha hızlı ve verimli olmasını sağlayacaktır Bu aşamalar 8 başlık altında toplanabilir

•1-Araştırmanın Konusu
2-Araştırmanın Amacı ve Önemi
3-Araştırmanın planlanması
4-Problem Cümlesi
5-Kaynak Taraması (Anahtar kelimeler, veri toplama yöntem ve teknikleri: Veri türleri/kaynakça (ilgili kurumlar, kütüphaneler, ilgili kişiler, internet) Verileri toplama/sınıflandırma)
6-Varsayımlar
7-Tanımlar ve Sınırlılıklar (Araştırmanın içeriği, Başlıklar/alt başlıklar)
8-Yazım/sunum (rapor yazma teknikleri)


Bilimsel araştırmada verilen bir araştırma konusunu;


•-Bilimsel araştırma yöntemlerine uygun olarak yürütebilmek,
-Araştırma sonucuna uygun çözüm önerileri geliştirebilmek,
-Araştırma konusuna ait çözüm önerilerini analiz edebilmek,
-Bilimsel kurallara uygun olarak rapor edebilmek,
-Araştırma konusuna uygun amaç, önem, varsayım, sınırlılık ve tanımları yazabilmek,
-Araştırma amacına uygun veri toplama aracını uygulayabilmek,
-Araştırma verileri üzerinde temel istatistiksel işlemler ve çözümlemeler yapabilmek,
-Bulguların yorumlanması ile ilgili özellikleri açıklayabilmek,
-Araştırmada elde edilen bulguları yorumlayabilmek,
-Araştırma sonucuna göre öneriler geliştirebilmek,
-Yapılan araştırmayla ilgili özet yazabilmek,
-Araştırma raporunun yazımında dikkat edilmesi gereken kuralları açıklayabilmek,
-Kurallarına uygun olarak raporlaştırabilmek,gerekmektedir



Bilimsel bir araştırma iki evreden oluşur Bunlar;


•A-Araştırma Teknikleri (Araştırmanın Amacı ve Önemi, Veri Toplama Teknikleri)
B-Araştırma Teknikleri (Rapor Yazma Teknikleri)




A ARAŞTIRMA TEKNİKLERİ: ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ, VERİ TOPLAMA TEKNİKLERİ



•-Araştırma yapılacak konuda, amacı ortaya tam koyabilmek, çalışmanın önemini vurgulamak,
-Bilimsel araştırma teknikleri doğrultusunda, seçilen konu üzerinde araştırma yaparak, değişik kaynaklardan veri toplamak ve elde edilen verileri doğru olarak analiz edebilmek
-Veri türleri
1-Belgesel tarama (kütüphane)
2-Gözlem
3-Görüşme
4- Yazışma
5- Internet
Çalışmanın bu aşamasında dikkat edilmesi gereken hususlar aşağıda özetlenmiştir




-Seçtiği konuyla ilgili kaynak taraması yapabilmek

•1 Konuyla ilgili kaynak eser ve kişileri belirleyip yazma
2 Kaynak taraması için uygun bir plân hazırlama
3 Kütüphane çalışmalarında katalog kullanma
4 Yararlandığı kaynak ve kişilerden elde ettiği bilgileri not ve fişlere yazma
5 Basın yayın organlarını takip ederek konuya ilişkin bilgileri toplama
6- Internet’ten araştırma yapma


-Araştırma konusuna uygun amaç, önem, varsayım, sınırlılık ve tanımları yazabilmek

•1 Araştırma konusuna uygun olarak araştırmanın amacını yazma
2 Araştırma konusuna göre araştırmanın önemini yazma
3 Araştırmanın dayandığı temelleri yazma
4 Araştırma konusunun sınırlılıklarını yazma
5 Araştırma konusuna uygun tanımları yazma


-Araştırma verileri üzerinde temel istatistiksel işlemler ve çözümlemeler yapabilmek

•1 Elde ettiği verileri amacına uygun olarak sınıflayıp yazma
2 Sınıflandırdığı veriler üzerinde gerekli olan istatistiksel işlemleri yapma
3 Verileri tablo halinde gösterme
4 Sonuçları kontrol etme


-Bulguların yorumlanması ile ilgili özellikleri açıklayabilmek

•1 Bulguların nasıl yorumlanacağını yazma
2 Yorumlamada dikkat edilmesi gereken özellikleri yazma
3 Bulguların yorumlanmasını örnek vererek açıklama



-Araştırmada elde ettiği bulguları yorumlayabilmek

•1 İstatistiksel tekniklerle elde ettiği bulguları yazma
2 Bulgular doğrultusunda yorumunu yazma
3 Yaptığı yorumun doğruluğunu tabloya göre kontrol ederek yazma



-Araştırma sonucuna göre öneriler geliştirebilmek

•1 Araştırma sonuçlarına dayalı olarak gerçekleştirilebilecek öneriler yazma
2 Bu önerileri önemine göre sıralayıp yazma



-Yaptığı araştırmayla ilgili özet yazabilmek

•1 Araştırmanın tüm aşamalarını özetleyerek yazma
2 Yazdığı özeti, araştırmanın ilgili bölümüne yerleştirme




B-ARAŞTIRMA TEKNİKLERİ:RAPOR YAZMA TEKNİKLERİ


•I-Araştırma raporunun yazılmasında temel kurallar
1-Bilimsel kurallar
2-İçerik ile ilgili kurallar
a-Alıntıların kullanılması
b-Dipnotların yazılması
-Kaynak belirtme amaçlı dipnot
-Ek bilgi verme amaçlı dipnot

II-Araştırma raporunun yazılması

•1-Ön bölüm
a-Başlık sayfası
b-Önsöz
c-içindekiler
d-Listeler
a-Başlık sayfası
b-Önsöz
c-içindekiler
d-Listeler
2-Ana bölüm/Metin


•a-Giriş
-Problem
-Amaç
-Önem
-Sınırlılıklar
-Tanımlar
b-Kaynak araştırması
c-Materyal ve yöntem
-Evren ve örneklem
-Araştırma modeli
-Veriler ve toplanması
-Verilerin işlenmesi
d-Araştırma sonuçları e-Tartışma
f-Sonuç
g-Öneriler
h-Özet

3-Arka bölüm


•a-Ekler
b-Kaynaklar listesi

-Çalışmanın bu aşamasında dikkat edilmesi gereken hususlar aşağıda özetlenmiştir


Raporlaştırma ile ilgili temel kavramlar bilgisi

•1 Rapor, dipnot, kaynakça, metodoloji kavramlarının tanımlarını yazma
2 Verilen bir kavramın tanımını, verilen bir dizi tanım arasından seçip işaretleme
3 Verilen bir dizi kavramla, bir dizi tanımı eşleştirip işaretleme


Araştırma raporunun bölümlerini sıralayabilmek

•1 Araştırma raporunda bulunması gereken bölümleri sırasıyla yazma
2 Sırası karışık verilen bölümleri sıraya koyma
3 Verilen bir bölümde bulunması gereken öğeleri yazma


Araştırma raporunun yazımında dikkat edilmesi gereken kuralları açıklayabilmek

•1 Araştırma raporunun yazılmasında dikkat edilmesi gereken kuralları yazma
2 Raporlaştırmada kullanacağı dilin özelliklerini açıklama
3 Kapak düzeninin nasıl olacağını yazma
4 Raporlaştırmada kâğıt düzeninin nasıl olacağını yazma
5 Raporlaştırmada başlık ve paragraf düzeninin nasıl olacağını yazma
6 Raporlaştırmada şekil ve tabloların yerleştirilmesinde dikkat edilecek özellikleri açıklama
7 Dipnot yazımında dikkat edilmesi gereken kuralları açıklama
8 Alıntı yapılırken dikkat edilmesi gereken kuralları açıklama
9 Kaynakça yazımında dikkat edilmesi gereken kuralları açıklama
10 Özet yazmada dikkat edilmesi gereken kuralları açıklama
Read More

2011 Pomem Kpss Taban Puanı Nedir 2011 Pomem Kpss Taban Puanı Kaç

08:59 0
2011 Pomem Kpss Taban Puanı Nedir 2011 Pomem Kpss Taban Puanı Kaç


Henüz açıklanmadı

Bir yazıda sadece Kpss'ye girmeniz yeterli, Kpss puanı+Mülakat (60 puan)+Fiziki Yeterlilik (40puan) puanları toplamında puanınız oluşacak deniliyor
Read More

Abartma İle İlgili Degimleri Abartılı Deyimleri Abartmak Deyimleri

08:57 0
Abartma İle İlgili Degimleri Abartılı Deyimleri Abartmak Deyimleri

Devede kulak
denizde damla,
burnunda kıl aldırmaz
burnu düşse almaz
burnundan meteoman solumak,
gözleri fal taşı gibi olmak
gözleri alev saçmak
etekleri tutuşmak
agzı kulaklarına varmak
Read More

19.yy da osmanlı devletinde siyasi alanda yapılan yenilikler

08:53 0
19.yy da osmanlı devletinde siyasi alanda yapılan yenilikler

A. FRANSIZ İHTİLALİ ve OSMANLI DEVLETİ'NE ETKİLERİ
1. Fransız İhtilali'nin Nedenleri
• İngiltere ve ABD'deki demokrasi ve insan hakları ile ilgili gelişmelerin Fransız halkını etkilemesi
• Fransa'da halkın sınıflara ayrılmış olması
• Kralın halka baskı yapması, kendisi lüks ve israf içinde yaşaması, halkın ise aşırı derecede yoksul olması
• Aydınlanma Çağ’ında yetişen Fransız aydınlarının insan hakları, eşitlik, adalet, demokrasi, hürriyet gibi konularda yazdıkları eserlerin halkı etkilemesi
• Fransa'nın 17. yüzyılda girdiği savaşlar ve gereksiz harcamalar yüzünden ekonomisinin bozulması, Kralın halktan yeni vergiler almak istemesi
Bu nedenlerden dolayı 1789'da Paris'te başlayan halk ayaklanması sonunda Fransa'da krallık sona erdi; meşrutiyet yönetimi kuruldu.

2. Fransız İhtilali'nin Sonuçları
Fransız İhtilali tüm dünyada yaygınlaşan devletleri ve toplumları siyasi ve sosyal yönden etkileyen önemli sonuçlara yol açtı. Bu sonuçlar şunlardır:
• Eşitlik, hürriyet, adalet ve milliyetçilik akımları tüm dünyaya yayıldı. Devletlerin siyasi, hukuki, toplumsal yapısında önemli değişiklikler oldu.
• Krallıkların yerini demokrasi yönetimleri almaya başladı. İnsan Hakları Beyannamesi tüm dünyada yayıldı.
• Milliyetçilik akımı çok uluslu devletler için yıkım oldu.
• Avrupa’da büyük savaşlara neden oldu.
Osmanlı Devleti çok uluslu bir yapıya sahip olduğundan milliyetçilik akımından çok etkilendi. Azınlıklar bağımsız devletler kurmak için ayaklandılar. İhtilalin Osmanlı Devleti'ne olumlu etkileri de oldu. İnsan hakları, demokrasi, eşitlik, adalet, hürriyet gibi yenilikler Osmanlı toplumunu etkiledi. Tanzimat ve Islahat Fermanı ile I. Meşrutiyet bu etkilenmenin en önemli sonuçlarıdır.

B. 19. YÜZYILDA SİYASİ OLAYLAR
1. Sırp ve Yunan İsyanları
Sırp İsyanı (1804)
Sırplar, din, dil, ticaret hürriyetine sahip olarak yüzyıllarca Osmanlı yönetiminde yaşadılar. Ancak Gerileme Dönemi’nde durum değişti:
• Osmanlı - Rus ve Avusturya savaşları sırasında Sırbistan'ın savaş alanı haline gelmesi
• Sırbistan'a tayin edilen yeniçerilerin ve bazı yöneticilerin halka kötü davranması
• Avusturya ve Rusya'nın kışkırtmaları
• Milliyetçilik akımının Sırp halkını etkilemesi nedenlerinden dolayı Sırplar 1804'te isyan etti.
İsyan Ruslar tarafından desteklendi. Osmanlı Devleti 1812'de Ruslarla yaptığı Bükreş Antlaşması ile Sırplara bazı ayrıcalıklar tanıdı. Sırplar, 1829'da Ruslarla yapılan Edirne Antlaşması’yla iç işlerinde bağımsız oldular. 1878 Berlin Antlaşması’yla da tam bağımsız hale geldiler.

Yunan İsyanı (1821 - 1829),
Osmanlı - Rus Savaşı ve Edirne Antlaşması (1828 - 1829)
Osmanlı Devleti içinde en fazla ayrıcalığa sahip toplumlardan biri olan Rumlar Atina, Mora Yarımadası ile Ege adalarında yaşıyorlardı. Rumların isyan etmelerinde; milliyetçilik akımı ile Avrupa devletleri ve Rusya'nın kışkırtmaları etkili olmuştur.
Rumların, deniz ticareti sayesinde zenginleşmeleri, Avrupalılar tarafından desteklenmeleri, iyi örgütlenmeleri ve Osmanlı devlet yönetiminde görevler almaları başarıya ulaşmalarını kolaylaştırmıştır.
Osmanlı Devleti, 1821’de başlayan Yunan isyanını bastıramadı. Padişah II. Mahmut Mora ve Girit valiliği karşılığında Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’dan yardım istedi. Mehmet Ali Paşa kuvvetleri isyanı bastırdı. Ancak, Rusya ve diğer Avrupa devletleri Rumlara bağımsızlık verilmesini istediler. İstekleri kabul edilmeyince de Navarin'deki Osmanlı ve Mısır donanmasını yaktılar (1827). Rusya Osmanlı Devleti'ne savaş açtı. Yeniçeri Ocağı'nı yeni kaldırmış olan Osmanlı Devleti savaşı kaybetti. Ruslarla Edirne Antlaşması yapıldı. Buna göre;
• Yunanistan'a bağımsızlık verilecek, Sırbistan, iç işlerinde bağımsız olacak,
• Osmanlı Devleti, bazı topraklarını Rusya'ya verecekti,

2. Mısır ve Boğazlar Sorunu (1831 - 1841)
Yunan Devleti kurulunca, Mısır valisi Mehmet Ali Paşa'ya vaad edilen Mora valiliği verilemedi. Mehmet Ali Paşa Mora yerine Suriye valiliğini istedi. İsteği kabul edilmeyince de isyan etti. Mısır kuvvetleri, üzerlerine gönderilen kuvvetleri yenerek Konya'ya kadar ilerlediler. II. Mahmut Avrupa devletlerinden yardım istedi. Bu isteğe yalnızca Rusya olumlu cevap verdi. Rusların İstanbul'a gelmesinden korkan İngiltere ve Fransa'nın araya girmesiyle Kütahya Antlaşması imzalandı (1833).
Buna göre; Mehmet Ali Paşaya Mısır valiliğine ek olarak Girit ve Suriye valiliği, oğlu İbrahim Paşa'ya da Cidde valiliğine ek olarak Adana valiliği verilecekti.
Kütahya Antlaşması iki tarafı da memnun etmedi. II. Mahmut yeni bir savaş durumunda İngiltere ve Fransa'ya güvenemediğinden Rusya ile Hünkar İskelesi Antlaşması'nı yaptı Buna göre;
• Osmanlı Devleti bir savaşa girecek olursa Rusya asker göndererek yardım edecekti.
• Rusya bir savaşa girecek olursa Osmanlı Devleti Rusya'nın isteğine göre Boğazları kapatacaktı.
• Antlaşma sekiz yıl yürürlükte kalacaktı.
II. Mahmut 1839'da Mehmet Ali Paşa üzerine bir ordu gönderdi. Ancak gönderilen ordu Nizip Savaşı'nda yenildi. Hünkar İskelesi Antlaşması gereği Rus donanması İstanbul'a geldi. İngiltere ve diğer Avrupa devletleri araya girdi. Bunun üzerine Londra Antlaşması ile Mısır sorunu çözüldü (1840). Buna göre;
• Mısır'ın yönetimi Mehmet Ali Paşa ve oğullarına bırakıldı.
• Mısır'ın dış işlerinde Osmanlı Devleti'ne bağlı kalması ve yıllık vergi ödemesi kabul edildi.
1841'de Hünkar İskelesi Antlaşması'nın süresi bitti. İngiltere ve Fransa'nın girişimleri ile Londra'da bir konferans toplandı ve Londra Boğazlar Sözleşmesi imzalandı. Buna göre;
• Boğazların yönetimi Osmanlı Devleti'nde kalacak
• Barış zamanında Boğazlar savaş gemilerine kapalı, ticaret gemilerine açık olacaktı.

3. Kırım Savaşı (1853 - 1856)
Osmanlı Devleti Mısır sorununu çözdükten sonra Tanzimat Fermanı ile bir dizi yenilik hareketlerine girişti. Osmanlı Devleti'nin güçlenmesini istemeyen Rusya, İngiltere'ye Osmanlı topraklarını paylaşmayı teklif etti. İngiltere siyasi ve ticari çıkarlarından dolayı bu teklifi reddetti.
Bunun üzerine Rusya, Osmanlı Devleti'ni tek başına parçalamaya karar vererek kabul edilemez isteklerde bulundu. Bu istekler;
• Kudüs'te Katoliklere verilen hakların Ortodokslara da verilmesi (Kutsal yerler sorunu)
• Osmanlı sınırları içinde yaşayan bütün Ortodoksların Rusya'nın himayesine verilmesi
• Boğazlarla ilgili olarak Hünkar İskelesi Antlaşması'na benzer yeni bir antlaşma yapılmasıydı.
İngiltere ve Fransa ile anlaşan Osmanlı Devleti, Rus isteklerini reddetti. Bunun üzerine Rusya, Kafkasya ve Balkanlardan saldırıya geçti (1853). Osmanlı ordusu hem Balkanlarda hem de Kafkasya'da Rus ordusunu yendi. Ruslar Sinop limanında demirli bulunan bir Osmanlı donanmasını yaktı (1853).
İngiltere ve Fransa ile İtalya'daki Piyemonte Hükümeti Osmanlı Devleti'ne destek amacıyla asker gönderdi. Müttefik kuvvetler Kırım'a çıkarma yaptılar. Zor durumda kalan Rusya barış istedi. Paris Antlaşması imzalandı. Buna göre;
• Osmanlı Devleti, Avrupa devleti sayılacak, Avrupa devletler hukukundan yararlanacak, toprak bütünlüğü Avrupa devletlerinin garantisi altında olacak
• Karadeniz'de hiçbir devlet tersane ve donanma bulundurmayacak
• Boğazlar 1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi’ne göre yönetilecekti.
Osmanlılar galip devlet olmasına rağmen antlaşmanın Karadeniz'le ilgili maddesinden dolayı yenik devlet durumuna düşmüştür. Rusya, elde ettiği kazançlarının çoğunu kaybetmiştir. Antlaşmanın sonuna Islahat Fermanı da eklenmiştir.

4. 1877 - 1878 Osmanlı - Rus Savaşı ve Berlin Antlaşması
Paris Antlaşması’na rağmen Rusya emellerinden vaz geçmedi. Avrupa'daki gelişmelerden yararlanarak Osmanlı Devleti üzerindeki emellerini gerçekleştirmek amacıyla yeniden harekete geçti. Balkanlı ulusları kışkırttı. Bosna - Hersek'te isyanlar çıktı. Avrupa devletlerinin isteği ile İstanbul ve Londra'da toplanan konferanslarda Osmanlı Devleti'nden Sırbistan, Romanya ve Karadağ'a bağımsızlık, Bosna Hersek ve Bulgaristan'a özerklik verilmesi, Hristiyanların yaşadığı yerlerde ıslahat yapılması istendi.
Osmanlı Devleti, Avrupa devletlerini etkilemek ve isyanları önlemek için meşrutiyeti ilan etti. Bun rağmen Avrupa devletleri isteklerini yeniledi. Osmanlı Devleti bu istekleri kabul etmeyince de Rusya, Osmanlı Devleti'ne savaş açtı (1878).
Osmanlı Devleti, Kafkasya ve Balkanlarda bazı başarılar kazandıysa da Ruslar doğuda Erzurum'a batıda ise İstanbul önlerinde Çatalca'ya kadar ilerledi.
Osmanlı Devleti barış istedi. Ruslarla Ayastefanos Antlaşması yapıldı. Bu antlaşmayla Ruslar, Osmanlı Devleti'ni istediği gibi parçaladı.
Ancak Avrupa devletleri bu durumu tanımayarak Berlin'de yeni bir konferans topladılar. Konferans sonunda Berlin Antlaşması imzalandı. Buna göre;
• Romanya, Karadağ ve Sırbistan'a tam bağımsızlık verilecek, Bulgaristan iç işlerinde bağımsız bir prenslik olacaktı.
• Kars, Ardahan ve Batum Ruslara bırakılacak. Teselya Yunanistan'a verilecekti.
• Bosna - Hersek'in yönetimi geçici olarak Avusturya'ya bırakılacaktı.
Bu antlaşmadan sonra İngiltere ve Fransa Osmanlı toprak bütünlüğünü koruma politikasından vazgeçtiler. Bunun sonunda;
1878'de Kıbrıs'ı üs olarak alan İngiltere 1882'de Mısır'ı da işgal ederek Hindistan yolunu güvenceye aldı.
1830'da Cezayir'i işgal etmiş olan Fransa, 1881'de Tunus'u da işgal etti.
Bundan sonra Osmanlı Devleti'nin dağılması hızlanarak devam etti.

C. 19. YÜZYILDA YAPILAN YENİLİKLER ve DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI
19. yüzyılda Osmanlılar batıyı daha iyi anlamaya ve daha köklü ıslahatlar yapmaya çalıştılar. Bu ıslahatlar üzerinde özellikle Fransız İhtilali'nin sonuçları etkili oldu.

1. II. Mahmut Döneminde Yapılan Yenilikler
II. Mahmut'un ilk yıllarında Alemdar Mustafa Paşa, yeniliklere destek bulmak için âyanlarla Sened-i İttifak Antlaşması’nı yaptı (İlk kez hükümdarın yetkilerinde kısıtlama olmuştur). Nizam-ı Cedit ordusuna benzeyen Sekbanı Cedit ordusunu kurdu. Ancak bir yeniçeri isyanı sonunda Alemdar öldürüldü. Sekbanı Cedit Ocağı da kaldırıldı.
II. Mahmut Eşkinci Ocağı adıyla yeni bir ordu daha kurdu. Ancak, bu ordu da yeniçerilerin tepkisi sonucu kaldırıldı.
II. Mahmut yenilikler konusunda iyice hazırlandı. Yeniçerilere karşı topçu ocakları ile halkı ve ulemayı yanına çekti. 1826'da Yeniçeri Ocağı'nı kaldırarak (Vakayı Hayriye) yeniliklerin önündeki en önemli engeli ortadan kaldırdı. Bundan sonra yenilikler hızlandı.

a. Askeri Alanda Yapılan Yenilikler
• Yeniçeri Ocağı kaldırıldı. Yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla yeni bir ocak kuruldu. Orduya subay yetiştirmek amacıyla Harp Okulu açıldı. Avrupa'dan subay ve uzmanlar getirildi.

b. İdari ve Sosyal Alanda Yapılan Yenilikler
• Divan örgütü kaldırılarak yerine bakanlıklar (nazırlıklar) kuruldu. Yenilikler için askeri, adli ve idari meclisler oluşturuldu.
• Valiler doğrudan merkezden atandı. Köy ve mahalle için muhtarlıklar kuruldu.
• Memurlara rütbe ve nişan verildi, dahiliye (iç işleri), ve hariciye (dış işleri) olarak ikiye ayrılıp maaş bağlandı. Ceket, pantolon ve fes giyme zorunluluğu getirildi.
• Askeri ve mali amaçlı olarak ilk nüfus sayımı yapıldı.
• Polis teşkilatı ile posta teşkilatı kuruldu.
• Müsadere usûlü (devletin kişilerin mallarına el koyması) kaldırılıp özel mülkiyet güvenceye alındı.
• Takvim-i Vekayi adıyla ilk resmi gazete çıkarıldı.

c. Eğitim ve Sağlık Alanında Yapılan Yenilikler
• İstanbul'da ilköğretim zorunlu oldu.
• Rüştiye (ortaokul) okulları açıldı. Ayrıca devlet memuru yetiştirmek için okul açıldı.
• Avrupa'ya öğrenci gönderildi. Tercüme odası kuruldu. Yabancı dil öğreten okul açıldı.
• Askeri tıp okulu açıldı. Karantina tedbirleri alındı.

2. Tanzimat ve Islahat Fermanları
II. Mahmut'un yerine geçen oğlu I. Abdülmecit yenilikleri devam ettirmek istiyordu. Bu amaçla Mustafa Reşit Paşa'yı sadrazamlığa getirdi.
Mustafa Reşit Paşa yapılacak yeniliklerin esaslarını belirleyen Tanzimat Fermanı’nı ilan etti. Tanzimat Fermanı ile;
• Bütün vatandaşların can, mal, namus güvenliği devlet tarafından sağlanacak,
• Herkesten gelirine göre vergi alınacak,
• Askerlik vatan görevi olacak ve belli bir düzene konacak,
• Mahkemeler halka açık olacak ve hiç kimse yargılanmadan cezalandırılmayacaktı.
Fermanın ilanından sonra, içeriğine uygun olarak, devlet yönetimi, maliye, adliye ve askerlikle ilgili kanunlar hazırlandı. Islahatlar yapıldı. Tanzimat Fermanı ile;
• Padişahın yetkileri kısıtlandı. Kanun üstünlüğü ilkesi kabul edildi. Demokratikleşme hızlandı.
• Toplumunda eşitliğin, birlik ve bütünlüğün sağlanması hedeflendi.
• Mısır sorunu ve Boğazlar konusunda Avrupa devletlerinin desteği sağlanmaya çalışıldı.
• Azınlık isyanlarının önlenmesi ve Avrupa devletlerinin Osmanlı iç işlerine karışması engellenmek istendi.
Ancak başarılı olunmadığı gibi bu sorunları daha da arttırdı.

Islahat Fermanı
Tanzimat Fermanı'nın eksikliklerini gidermek amacıyla hazırlandı. Ferman Paris Konferansı sırasında yayınlandı. Buna göre;
• Hristiyanların devlet memuru olabilmesi, devlet okullarında okuyabilmesi kabul edildi. Azınlıklara kilise ve okul açma izni verildi.
• Azınlıklar askerlik görevini para (bedel) ödeyerek yapabilecekti.
Islahat Fermanı ile Avrupalıların, Osmanlı iç işlerine karışması engellenmek istenmiştir. Ayrıca toplumda eşitliği sağlamak, azınlıkları devlet yönetimine ısındırmak hedeflenmiştir. Ancak istenilen sonuç alınamamış, üstelik azınlıklar Müslümanlardan daha ayrıcalıklı hale gelmiştir.

3. I. ve II. Meşrutiyet
I. Meşrutiyet;
Tanzimat ve Islahat Fermanları Osmanlı Devleti'ndeki sorunları çözmeye yetmedi. Azınlıklar yeni hak talepleriyle isyan etmeye devam ettiler. Namık Kemal, Ziya Paşa gibi aydınların başını çektiği Jön Türkler (Genç Osmanlılar) ülkenin ancak meşrutiyet yönetimi ile kurtulacağına inanıyorlardı.
Onlara göre; demokratik meclisler oluşturulmalı, halk seçeceği temsilciler aracılığıyla yönetime katılmalı, padişahın yetkileri kısıtlanmalı, toplumda din, dil, ırk ayrımı yapılmamalıydı.
Genç Osmanlı aydınları bazı subayların da desteğini alarak Meşrutiyeti ilan edeceğine dair söz veren II. Abdülhamit'in tahta çıkmasını sağladılar (1876).
II. Abdülhamit, Mithat Paşa'yı sadrazamlığa getirdi. Mithat Paşa başkanlığında oluşturulan bir kurul önce bir anayasa (Kanuni Esasi) hazırladı. Ve Meşrutiyet ilan edildi. 1876'da I. Meşrutiyet dönemi başladı. Anayasaya göre;
• Meclisi açma ve kapama yetkisi padişaha ait olacaktı.
• Halkın seçeceği vekillerden oluşacak bir Mebuslar Meclisi ile, padişahın seçeceği kişilerden oluşacak, Âyan Meclisi oluşturulacak, yasama yetkisi bu meclislerde olacaktı.
• Yasalar padişah tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girecekti.

I. Meşrutiyet’in îlanı ile;
• Halk ilk kez yönetime katılma hakkı elde etti. Padişahın yetkilerinde kısıtlanmalar oldu.
• Osmanlı Devleti ve Türk tarihinin ilk anayasası yapıldı.
Buna rağmen yasaların padişah tarafından onaylanırsa yürürlüğe girecek olması, padişahın meclisi açma ve kapama yetkisinin olması, tam demokrasiye geçişi engellemiştir.

II. Meşrutiyet
II. Abdülhamit meşrutiyet yanlısı değildi. 1877-1878 Osmanlı - Rus Savaşı'nı bahane ederek meclisi kapattı ve baskıcı bir yönetim uygulamaya başladı.
Buna rağmen genç Türk aydınları mücadelelerine devam ettiler. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ni kurdular. Özellikle genç subaylar arasında taraftar bulan İttihat ve Terakkiciler Balkanlardaki karışıklıkların artması ve Avrupa devletlerinin yeni isteklerde bulunması üzerine Makedonya'da ayaklanma başlattılar.
II. Abdülhamit Kanuni Esasi'yi yeniden yürürlüğe koydu. Böylece II. Meşrutiyet dönemi başladı. Seçimler yapıldı. Meclis çalışmalarına yeniden başladı.
II. Meşrutiyet'in ilanından bir süre sonra meşrutiyet karşıtları İstanbul'da büyük bir isyan çıkardılar. 31 Mart Olayı olarak bilinen isyan, Selanik'te oluşturulan Hareket Ordusu tarafından bastırıldı. Bütün bu karışıklıklar sırasında,
• Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti.
• Girit Yunanistan'a bağlandı.
• Avusturya, Bosna - Hersek'i resmen topraklarına kattığını ilan etti
Read More

Tatlı Dil Konulu Atasözleri Tatlı Dil Konulu Atasözleri Ve Deyimler

08:52 0
Tatlı dil yılanı deliğinden çıkartır
1 Dilim bana giydirir kilim
Dil ile ilgili atasözleri İnsan dilini tutmazsa iyi köyü aklına her geleni söylerse çok felaketlere uğrar
2 Dilin kemiği yoktur
insan daha önce söylediğini daha sonra başka biçimlerde tam tersini söyleyebilir
3 Dil yüreğin kepçesidir
Kişi, içinde ne varsa, ne duyuyor, ne düşünüyorsa onu ortaya çıkarır
4 Dilden gelen elden gelse, her fukara padişah olur
Kişi her söylediğini yapamaz Her dilediğini elde edemez
5 Dile gelen ele gelir
İnsanlar, şu işi şöyle yapacağız diye söyleye söleye dediklerini gerçekleştirirler
6 Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez
Acı söylenen sözler kolay kolay unutulmaz
7 Bülbülün çektiği; dili belasıdır
İnsanın başına gelen bir çok şey dilindendir
8 Bana benden olur, her ne olursa, başım rahat bulur, dilim durursa
İnsanlar her ortamda sükut ederse olmadık şeyler konuşmazsa başları belaya girmez
9 Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
İyilikle yaklaşmak her zaman sonuç verir
10 İnsanın eti yenmez, derisi giyilmez, tatlı dilinden başka nesi var?
Güzel konuşma insanda var olan en güzel özelliklerdendir
Read More

Öyle Bir Geçer Zaman Ki Aylin Resimleri Farah Zeynep Abdullah Kimdir

00:25 0

Öyle Bir Geçer Zaman Ki ,Öyle Bir Geçer Zaman Ki Aylin,Öyle Bir Geçer Zaman Ki aylin Kim,Öyle Bir Geçer Zaman Ki aylin Resimleri ,Farah Zeynep Abdullah kim,Farah Zeynep Abdullah , Zeynep Abdullah ,Farah Zeynep Abdullah resimleri,Farah Zeynep Abdullah resimi,Farah Zeynep Abdullah foto,Zeynep Abdullah oynadığı diziler,Farah Zeynep Abdullah kaç yaşında,Farah Zeynep Abdullah facebook

kanald nin iddialı yapımlarından Öyle bir geçer zaman ki dizisinde aylin karakterini canlandıran Farah Zeynep Abdullah oyunculugu ile göz dolduruyor.Detaylı bilgi önümüzdeki günler eklenecek.Bu dizinin ismi cok uzun valla ben bu konuları açarken zorlanıyoru. Aras bulut iynemli olsun,Dizinin adı olsun, Farah Zeynep Abdullah.Oyunculardan ricamız tek isim kullansınlar :p meteoman.net
Read More

Farah Zeynep Abdullah Kimdir, Zeynep Abdullah Biyografisi Oynadığı Diziler

00:24 0

Öyle Bir Geçer Zaman Ki ,Öyle Bir Geçer Zaman Ki Aylin,Öyle Bir Geçer Zaman Ki aylin Kim,Öyle Bir Geçer Zaman Ki aylin Resimleri ,Farah Zeynep Abdullah kim,Farah Zeynep Abdullah , Zeynep Abdullah ,Farah Zeynep Abdullah resimleri,Farah Zeynep Abdullah resimi,Farah Zeynep Abdullah foto,Zeynep Abdullah oynadığı diziler,Farah Zeynep Abdullah kaç yaşında,Farah Zeynep Abdullah facebook

kanald nin iddialı yapımlarından Öyle bir geçer zaman ki dizisinde aylin karakterini canlandıran Farah Zeynep Abdullah oyunculugu ile göz dolduruyor.Detaylı bilgi önümüzdeki günler eklenecek.Bu dizinin ismi cok uzun valla ben bu konuları açarken zorlanıyoru. Aras bulut iynemli olsun,Dizinin adı olsun, Farah Zeynep Abdullah.Oyunculardan ricamız tek isim kullansınlar :p meteoman.net
Read More

Farah Zeynep Abdullah Foto ve Görselleri Zeynep Abdullah Resimleri

00:23 0

Öyle Bir Geçer Zaman Ki ,Öyle Bir Geçer Zaman Ki Aylin,Öyle Bir Geçer Zaman Ki aylin Kim,Öyle Bir Geçer Zaman Ki aylin Resimleri ,Farah Zeynep Abdullah kim,Farah Zeynep Abdullah , Zeynep Abdullah ,Farah Zeynep Abdullah resimleri,Farah Zeynep Abdullah resimi,Farah Zeynep Abdullah foto,Zeynep Abdullah oynadığı diziler,Farah Zeynep Abdullah kaç yaşında,Farah Zeynep Abdullah facebook

kanald nin iddialı yapımlarından Öyle bir geçer zaman ki dizisinde aylin karakterini canlandıran Farah Zeynep Abdullah oyunculugu ile göz dolduruyor.Detaylı bilgi önümüzdeki günler eklenecek.Bu dizinin ismi cok uzun valla ben bu konuları açarken zorlanıyoru. Aras bulut iynemli olsun,Dizinin adı olsun, Farah Zeynep Abdullah.Oyunculardan ricamız tek isim kullansınlar :p meteoman.net
Read More

28 Eylül 2010 Salı

Geniş Aile Şevval Foto ve Görselleri Geniş Aile Şevval Kim Geniş Aile Şevval Resimleri

01:17 0
Geniş Aile, Geniş Aile Şevval,Geniş Aile şevval Resimleri ,Geniş Aile Şevval Kim,Geniş Aile şevval Foto, Geniş Aile şevval Görselleri

Read More

27 Eylül 2010 Pazartesi

Ezel 22.bölümü Final Sahnesi İzle Ramiz Dayının Ölümü

23:51 0
Ezel , Sekiz in Ramiz, Dayıyı Öldürdüğü, Sahne, Ramiz Dayın Öldü,ramizin ölüm anı İzle,

Read More

Ezel Ramiz Dayının Öldüğü An Video İzle Ezel Sekiz in Ramiz Dayıyı Öldürdüğü Sahne

23:50 0
Ezel , Sekiz in Ramiz, Dayıyı Öldürdüğü, Sahne, Ramiz Dayın Öldü,ramizin ölüm anı İzle,

Read More

Rüzgarın oluşumu ve fizik teorisiyle açıklannması Rüzgarın oluşumu fizik bilimiyle hangi teoriyle açıklanır

04:04 0
Rüzgarın oluşumu ve fizik teorisiyle açıklannması Rüzgarın oluşumu fizik bilimiyle hangi teoriyle açıklanır

Doğada ki bazı fiziksel büyüklük ve değerler tek başına anlamlı olsalarda bütün haliyle bir olayın nedeni olabilirlerAynı rüzgar oluşumunda ısı,sıcaklık,basınç etkenlerinin birleştikleri gibiRüzgar oluşumunun nedenlerinin başında gelen sıcaklık ve basınç farklılıklarının büyüklüğü rüzgarın büyüklüğünüde etkilerRüzgar,alçak basınçla yüksek basınç bölgesi arasında yer değiştiren hava akımıdır

Her zaman bu hava akımı yüksek basınç bölgesinden alçak basınç bölgesine doğru hareket ederHava akımının büyüklüğü bu bölgelerinin arasındaki basınç farkının büyüklüğü ile doğru orantılıdır

Peki fizik bilimi rüzgar oluşumu ile nasıl bir ilişki içindedirDoğadaki olayların oluşumları özellikle coğrafi olayların nedenlerinin başında ısı,sıcaklık,basınç,atmosferdeki gazların hareketi,güneş ışınları ve dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesi gelirBu sayılan nedenler fizik biliminin temellerini oluşturmaktadırDaha doğrusu klasik fiziğin temellerini oluşturmaktadırBu temellerle etrafımızdaki çoğu olayı bir neden-sonuç ilişkisi içinde açıklayabiliriz

Rüzgarda en basitinden bir doğa olayı olarak bazı sonuçlar doğurmakta ise bunun nedenlerini ısı,sıcaklık,basınç olarak açıklamak yanlış olmaz

Benzer şekilde gezegenlerin oluşumunuda fizik bilimene dayandırabilirizHatta gündemde olan olayların başında gelen Cern'de ki Büyük Patlama Deneyi dahi fizik biliminin açıklayabilecekleri arasındadır

Rüzgar oluşumunun nedeni,karalar,denizler ve atmosfer farklı sıcaklıklara sahiptirlerYerkürenin sıcaklığı farklı bölgeleri,basınçla farklılığıyla beraber rüzgar oluşumunu tetikler
Isı sıcaklık ve basınç kavramları fiziksel değerlerdirBunların değişimi fiziksel olarak incelenebilir
Buda anlayacağınız gibi fizik ile rüzgar arasındaki ilişkiyi bağlı kılar
Read More

25 Eylül 2010 Cumartesi

Kurtlar Vadisi Pusu Uzun İnce Bir Yoldayım Müziği İndir Yükle

05:40 0
kurtlar vadisinden yeni bir müzik bekliyodum ama bunu hiç beklemiyodum.Aşık veysel in Uzun ince bir yoldayım türküsüde kurtlar vadisine girmiş oldu.yarın müziği buradan dinleyebilirsiniz.İyi seyirler.
Müzik Eklendi.

Link
meteoman.net
Read More

24 Eylül 2010 Cuma

Sınıfımızda Kullandıgımız Araçlar Sınıfta Kullandığımız Araç ve Gereçler Nelerdir

02:06 0
Sınıfımızda Kullandıgımız Araçlar Sınıfta Kullandığımız Araç ve Gereçler Nelerdir

Bir Sınıfta Bulunması Gereken Araç-Gereçler
•Atatürk portresi
•İstiklal Marşı (Atatürk portresinin duruş şekline göre sağ tarafa asılacak)
•Gençliğe Hitabe (Atatürk portresinin duruş şekline göre sol tarafa asılacak)
•Yazı Tahtası
•Öğretmen masası
•Öğrenci sıraları
•Sınıf kitaplığı
•Kitaplık defteri
•Atatürk köşesi
•Boy-Kilo grafiği
•Aylar Şeridi (Mevsim şeridi kalktığı için yerine ayları gösteren bir şerit kullanıyoruz Bu şerit üzerine önemli günler,haftalar işleniyor)
•Klüpler
•Askılık
•Öğrenci performans ödevi listesi (Burada öğrencilere verilen ödevlerin açıklamaları, teslim tarihleri… vb bilgiler yer almalı)
•Öğrenci etkinlik panosu
•Eğik ve temel harfler (Özellikle 1 sınıflar en gerekli araç-gereçlerden bir tanesidir)
•Matematik sembolleri (Özellikle 1 sınıflar en gerekli araç-gereçlerden bir tanesidir)
•Haritalar (Siyasi harita, Fiziki Harita, İlçe haritası)
•Projeksiyon, tepegöz ve bilgisayar (Bunlar durumu elverişli okullarda ancak sağlanabilir)
•Fotokopi makinesi (Bunlar durumu elverişli okullarda ancak sağlanabilir)
•Öğrenci dolapları (Bunlar durumu elverişli okullarda ancak sağlanabilir)
•Akıllı tahta (Bunlar durumu elverişli okullarda ancak sağlanabilir)
•Çöp kutusu
Kaynak : ilkogretimcom
Read More

Trafik polisi armasının anlamı nedir ? Trafik polisi armasının anlamı Hakkında

02:02 1
trafik polisi arması,trafik polisi ,armasının ,anlamı nedir

Polisi simgeleyen sekiz köşeli yıldızın her şua'sı, ayrı bir etik değeri ifade ediyor.
Toplam 62 şua'sı olan yıldızda yazılı etik değerler, teşkilat mensuplarının kendi kendileriyle, birbirleriyle, aileleriyle ve içinde bulundukları toplumu oluşturan insanlarla ilişkilerini anlatıyor.
Yıldızda yazılı 62 etik değerler,
8 ana kural etrafında toplanıyor.
8 köşeli yıldız, "güneş kursu" anlamına geliyor.
Yıldız 8'i uzun, 56'sı kısa toplam 64 şuadan oluşuyor. Şualarda yazılı etik değerler, 12 Eylül döneminde tespit edildi. 64 şuadan oluşan yıldızdaki 2 etik değer, yine bu meteoman.net dönemde kaldırıldı. Emniyet Teşkilatı'nı simgeleyen yıldızın üzerinde yer alan toplam 62 etik değer, şunlardan oluşuyor:
"Atatürkçülük, iyi ahlaklı, faziletli, nezaketli, merhametli, itaatlı, yurt sevgisi, izzeti nefisli, karekterli, barışçı, haysiyetli, sabırlı, doğru, tarafsız, mütevazı, mert, cesur, temkinli, soğukkanlı, güçlü, bilgili, vakarlı, feragatkar, fedakar, intizamlı, adil, azimli, cumhuriyetçi, yasaya saygılı, yardım sever, kültürlü, diğergam, ketum, çalışkan, bayrağa saygılı, meslektaş sevgisi, vazife sevgisi, meslek sevgisi, amir sevgisi, vefakar, hak sever, ulus sevgisi, aile sevgisi, disiplinli, namuslu, saygılı, Allah korkusu, vicdan temizliği, üniformaya saygı, temiz ve sıhhatli, terbiyeli, imtizaçlı, sebatkar, mesuliyetli."

Polis yıldızı, Osmanlı'dan kalma
Polisin amblemi olan 8 köşeli yıldız, Osmanlı döneminden Sultan Aziz'den beri kullanılıyor. Osmanlı madalyasında yer alan yıldız, daha sonra polisin amblemi oldu. Yıldız armasının altında yer alan çift başlı kartal da, Selçuklu devletini temsil ediyor. Çift başlı kartal, Selçuklular'ın amblemi idi.
Read More

Alican gebeş Biyografisi Kurtlar Vadisi Yönetmeni Alican gebeş Kimdir

02:01 0
Alican gebeş Biyografisi Kurtlar Vadisi Yönetmeni Alican gebeş Kimdir

Şuan internette net bir bilgi yok önümüzdeki günler eklenir.
Daha önce yani 2007 yılında kurtlar vadisi pusu dizisinde yardımcı yönetmenlik yapmış
Read More

23 Eylül 2010 Perşembe

Dille İlgili Atasözleri ve Anlamları

07:02 0
Dil İle İlgili Özdeyişler ve Anlamları
Dil ile ilgili deyim Örnekleri Dil İle ilgili atasözü Örnekleri Dil ile özdeyiş örnekleri ve anlamları

Dil ile ilgili atasözü
Dil ile ilgili atasözü deyim özdeyiş Dilim bana giydirir kilim
Dilin kemiği yoktur
Dil yüreğin kepçesidir
Dilden gelen elden gelse, her fukara padişah olur

Dil ile ilgili deyim
Dil dökmek
Dillere destan olmak

Dil ile ilgili özdeyiş
“Başka dillerdeki her bir sözcüğe karşılık olarak dilimizde en az bir sözcük bulmak ya da türetmek gerekir Bu sözcükler kamuoyuna sunulmalı böylece yaygınlaşıp yerleşmesi sağlanmalıdır”

“Batı dillerinin hiçbirinden aşağı olmamak üzere onlardaki kavramları anlatacak keskinliği açıklığı taşıyan Türk bilim dili terimleri türetilecektir”

“Öyle istiyorum ki Türk Dili bilimsel yöntemlerle kurallarını ortaya koysun Bütün dallarda yazı yazanlar bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel uyumlu dilimizi kullansınlar”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Dil ile ilgili vecizeler – Dil ile ilgili atasözleri – Dil ile ilgili deyimler
Bilelim ki millî benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır (K Atatürk)
·· Türk demek dil demektir (K Atatürk)
·· Bu memleket tarihte Türktü Bugün de Türktür ve ebediyyet Türk olarak kalacaktır (KAtatürk)
·· Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır (KAtatürk)
·· Medenî olmayan insanlarmedenî olanların ayakları altında kalmaya mahkumdur (K Atatürk)
·· Türk çetin işler başarmak için yaratılmıştır (K Atatürk)
·· Millî varlığımıza düşman olanlarla dost olmayalım (K Atatürk)
·· Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin o zaferlerin yaşayacak neticeler vermesi ancak irfan ordusuyla kaimdir (KAtatürk)
·· Hiçbir millet diğer bir milletin yaptığı usulleri telakki ve taklit etmek cihetini iltizam etmemelidir (K Atatürk)
·· Millete efendilik yoktur Hadimlik vardır Bu millete hizmet eden onun efendisi olur (KAtatürk)
Read More

Dil İle İlgili Özdeyişler ve Anlamları

07:01 0
Dil ile ilgili deyim Örnekleri Dil İle ilgili atasözü Örnekleri Dil ile özdeyiş örnekleri ve anlamları

Dil ile ilgili atasözü
Dil ile ilgili atasözü deyim özdeyiş Dilim bana giydirir kilim
Dilin kemiği yoktur
Dil yüreğin kepçesidir
Dilden gelen elden gelse, her fukara padişah olur

Dil ile ilgili deyim
Dil dökmek
Dillere destan olmak

Dil ile ilgili özdeyiş
“Başka dillerdeki her bir sözcüğe karşılık olarak dilimizde en az bir sözcük bulmak ya da türetmek gerekir Bu sözcükler kamuoyuna sunulmalı böylece yaygınlaşıp yerleşmesi sağlanmalıdır”

“Batı dillerinin hiçbirinden aşağı olmamak üzere onlardaki kavramları anlatacak keskinliği açıklığı taşıyan Türk bilim dili terimleri türetilecektir”

“Öyle istiyorum ki Türk Dili bilimsel yöntemlerle kurallarını ortaya koysun Bütün dallarda yazı yazanlar bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel uyumlu dilimizi kullansınlar”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Dil ile ilgili vecizeler – Dil ile ilgili atasözleri – Dil ile ilgili deyimler
Bilelim ki millî benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır (K Atatürk)
·· Türk demek dil demektir (K Atatürk)
·· Bu memleket tarihte Türktü Bugün de Türktür ve ebediyyet Türk olarak kalacaktır (KAtatürk)
·· Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır (KAtatürk)
·· Medenî olmayan insanlarmedenî olanların ayakları altında kalmaya mahkumdur (K Atatürk)
·· Türk çetin işler başarmak için yaratılmıştır (K Atatürk)
·· Millî varlığımıza düşman olanlarla dost olmayalım (K Atatürk)
·· Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin o zaferlerin yaşayacak neticeler vermesi ancak irfan ordusuyla kaimdir (KAtatürk)
·· Hiçbir millet diğer bir milletin yaptığı usulleri telakki ve taklit etmek cihetini iltizam etmemelidir (K Atatürk)
·· Millete efendilik yoktur Hadimlik vardır Bu millete hizmet eden onun efendisi olur (KAtatürk)
Read More

Dil ile ilgili deyim Örnekleri Dil İle ilgili atasözü Örnekleri Dil ile özdeyiş örnekleri ve anlamları

06:56 0
Dil ile ilgili deyim Örnekleri Dil İle ilgili atasözü Örnekleri Dil ile özdeyiş örnekleri ve anlamları

Dil ile ilgili atasözü
Dil ile ilgili atasözü deyim özdeyiş Dilim bana giydirir kilim
Dilin kemiği yoktur
Dil yüreğin kepçesidir
Dilden gelen elden gelse, her fukara padişah olur

Dil ile ilgili deyim
Dil dökmek
Dillere destan olmak

Dil ile ilgili özdeyiş
“Başka dillerdeki her bir sözcüğe karşılık olarak dilimizde en az bir sözcük bulmak ya da türetmek gerekir Bu sözcükler kamuoyuna sunulmalı böylece yaygınlaşıp yerleşmesi sağlanmalıdır”

“Batı dillerinin hiçbirinden aşağı olmamak üzere onlardaki kavramları anlatacak keskinliği açıklığı taşıyan Türk bilim dili terimleri türetilecektir”

“Öyle istiyorum ki Türk Dili bilimsel yöntemlerle kurallarını ortaya koysun Bütün dallarda yazı yazanlar bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel uyumlu dilimizi kullansınlar”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Dil ile ilgili vecizeler – Dil ile ilgili atasözleri – Dil ile ilgili deyimler
Bilelim ki millî benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır (K Atatürk)
·· Türk demek dil demektir (K Atatürk)
·· Bu memleket tarihte Türktü Bugün de Türktür ve ebediyyet Türk olarak kalacaktır (KAtatürk)
·· Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır (KAtatürk)
·· Medenî olmayan insanlarmedenî olanların ayakları altında kalmaya mahkumdur (K Atatürk)
·· Türk çetin işler başarmak için yaratılmıştır (K Atatürk)
·· Millî varlığımıza düşman olanlarla dost olmayalım (K Atatürk)
·· Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin o zaferlerin yaşayacak neticeler vermesi ancak irfan ordusuyla kaimdir (KAtatürk)
·· Hiçbir millet diğer bir milletin yaptığı usulleri telakki ve taklit etmek cihetini iltizam etmemelidir (K Atatürk)
·· Millete efendilik yoktur Hadimlik vardır Bu millete hizmet eden onun efendisi olur (KAtatürk)
Read More

Atatürk'ün Sporcuya Verdiği Önem Hakkında Yazı Atatürk'ün Spor ve Sporcuya Verdiği Önem

06:50 0
Atatürk'ün Sporcuya Verdiği Önem Hakkında Yazı Atatürk'ün Spor ve Sporcuya Verdiği Önem

Atatürk'ün Spor ve Sporcuya Verdiği Önem - Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, çağdaş bir toplum yaratmanın bütün unsurlarını tespit etmiş ve gerekli çözüm yollarını da beraberinde Türk Milleti’nin ve insanlığın hizmetine sunmuştur. Atatürk’ün her konuda olduğu gibi, spor konusundaki görüşleri de çağdaş, günümüz şartlarıyla bağdaşan, kalıcı ve geçerli görüşlerdir. Atatürk, emanetinin yücelmesi ve gelişmiş batılı ülkeler düzeyine ulaşabilmesi için genç kuşağın bedenen, ruhen, zihnen, fikren, ahlâken ve ilmen iyi yetiştirilmesi gerektiğine inanmıştır. Bu nedenle Atatürk, gençliğin “beden eğitimi ve spor” faaliyetlerine spor ve sporcuya büyük önem vermiştir. Bu önem Atatürk’ün sporcu kişiliğinden de kaynaklanmaktadır.

Sporu her yönü ile teşvik eden Ulu Önder Atatürk, spor sayesinde zindelik ve güç kazanılacağını söylüyordu. Sağlık açısından vazgeçilmez bir unsur olan sporu kendisi de yapmaktaydı. En çok sevdiği spor ise güreşti. Güreşi her yönü ile teşvik ettiği gibi sık sık güreş müsabakalarını da izlemekteydi. Başarılı olan Milli güreşçileri tebrik edip ödüllendirdiği gibi, onların galibiyeti ile heyecanlanır, büyük sevinç duyardı. Özel bir sevgi duyduğu ağır sıklet dünya şampiyonumuz Çoban Mehmet’le bir müsabaka sonrası Florya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde şakalaşmış ve ona şöyle demişti:
- Sen herkesi kolayca yeniyorsun Mehmet, seninle güreş tutsak, beni de yenebilir misin?
- Çoban Mehmet’in cevabı ise; “Sizi bütün dünya yenemedi Paşam, ben nasıl yenebilirim?…” şeklindeydi.
Büyük Atatürk, Çoban Mehmet’in bu cevabı karşısında duygulanmış ve kendisini alnından öpmüştü.

Atatürk’ün bilfiil yaptığı üç spor vardı. Askerlik hayatında başladığı ve ömrünün son yıllarına kadar fırsat buldukça sürdürdüğü binicilik, İstanbul’da geçirdiği yaz tatillerinde devamlı olarak uğraştığı yüzme ve zaman zaman da kürek sporları… Yaz aylarında, Florya Köşkü’nde istirahatta bulunduğu günlerde sandala binerek kürek çekmeden çok hoşlandığı bilinen bir gerçektir. “Denize inmek medeniyetin şiarıdır” diyen Atatürk, İstanbul Fenerbahçe kıyılarının gençliğin deniz sporlarıyla uğraşacağı bir merkez haline getirilmesi yolunda ilgililere direktifler vermişti. Onun için sporu her yönü ile destekleyen, bazı spor dallarını ise bilfiil yapan Atatürk’ün spora verdiği değeri Türk Gençliğinin yetişmesi açısından rehber olarak görmek lazımdır.

Atatürk, her alanda olduğu gibi sporda da bilim yolundan ayrılmamayı tavsiye ederken, sporun üzerinde ısrarla durmuş ve ona yeni bir benlik kazandırmıştır. “Müspet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar, beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kuvvetli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir” sözleriyle de bunu kanıtlamıştır.

Atatürk dönemi spor politikası incelendiğinde, onun konuya bugünkü manâda baktığı, ancak o günün imkan ve şartları ile ülke yönetimi doğrultusunda olaya devletçi bir yaklaşım gösterdiği anlaşılmaktadır.

Ulu önderin Türk sporundaki ilk imzasını izcilikte görmekteyiz. 1915 yılında, “Osmanlı Genç Dernekleri Genel Müfettişliği” ne atanmasından kısa süre sonra bir rapor hazırlayarak zamanın hükümetine sunar. Bu raporunda Miralay rütbesindeki Mustafa Kemal’in Genç Dernekleri Yönetmeni olarak, üzerinde durduğu ana noktalar şunlardı:

Yeni neslin fikri ve bedeni eğitimi için genç dernekleri ve izcilik ele alınmalıdır.
Gençler 12 yaşından itibaren esaslar dahilinde yetiştirilmelidir.
Beden eğitimi okullarda programlı olmalıdır.
Spor kulüplerinde sağlığın korunması, spor fizyolojisi ele alınmalıdır.
Spor kulüp başkanları siyasetin dışında kalmalıdır.
Beden eğitimi ders Saatleri arttırılmalıdır.
Atatürk’ün Türk sporuna gerçek desteği ve katkısı sporun ülkede yaygınlaştırılması ve örgütlenmesi yolunda olmuştur. Türkiye’nin ilk spor teşkilatı olan “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı” 1922′de İstanbul’da kurulmuştu. Cumhuriyet ilkelerine bağlı olarak kurulan bu ilk spor cemiyetinin ve federasyonlarının yöneticileri Atatürk’ün yarattığı ortamla seçimle belirlenmiş ve demokratik bir şekilde spor örgütlenmelerinin temelleri atılmıştı. Atatürk o günlerde, “Türk sosyal yapısında spor hareketlerini düzenlemekte görevli olanlar, Türk çocuklarının spor hayatını yükseltmeyi düşünürken sadece gösteriş için herhangi bir yarışmada kazanmak amacıyla bir spor politikası oluşturamazlar. Esas olan, bütün, her yaştaki Türkler için beden terbiyesini sağlamaktır” diyerek, sporda hedefin halkın sağlığı ve toplum sporu olduğunu işaret ederek, günümüzde hâla erişilmek istenen ideal olan “Herkes İçin Spor” hedefini tespit etmiş ve görevlileri bu konuda uyarmıştır.

16 Ocak 1923 tarihli Bakanlar Kurulu toplantısında, “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ)” kamu yararına dernek olarak kabul edilmiş ve böylece ilk kez devlet spora ve sporcuya destek ve yardım elini uzatmıştır. Nitekim, Yeni Türk Devleti’nin bütün kaynak ve imkansızlıklarına rağmen, 1924 Paris Olimpiyatları’na katılma kararı da takdire şayan bir uygulama idi ve kararın altında Atatürk’ün imzası vardı.

1924 yılında yayınlanan köy yasası ile köylerde güreş, cirit ve atıcılık gibi köy oyunlarını özendirici hükümlere yer verilmiştir. 1930 yılında çıkarılan Belediye Yasası, belediyelere “çocuk bahçeleri, spor alanları, yerel ihtiyaçlara uygun stadyumlar yapmak ve işletmek” gibi yükümlülükler getirmiştir. Bu Gün hala uygulanmasına ihtiyaç duyulan bu yasanın, Atatürk’ün ölümünden sonra uygulanmamasının sonuçlarını bizler yaşadık; dileğimiz çocuklarımızın yaşamaması. Yine 1932 yılında Atatürk’ün talimatıyla kurulan halkevlerinin yapması gereken çalışmalar arasına spor da eklenmiştir.

Türk sporu, Atatürk döneminde devletin kontrolü Altına girmiştir. 1936′da Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın yerine yarı resmi bir kuruluş olan “Türk Spor Kurumu” kurulmuş ve zamanın tek partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne bağlanmıştır.

Milli mücadeleye başlamak, Misak-ı Milli’yi ilan etmek ve Kuvayı Milliye’yi kurmak amacıyla, Samsun’da Anadolu topraklarına Ayak bastığı 19 Mayıs 1919 gününü de TBMM’nin 20 Haziran 1938 tarihinde 3466 sayılı kararı ile “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kabul edilmesini sağlayarak, Türk gençliğine verdiği önemi ortaya koymuştur. 23 Nisan Çocuk Bayramı gibi dünyada eşine rastlanmayacak kararlardan birini daha alan ve yasalaştıran Atatürk, Türk gençliğini spora yönlendirerek, enerjilerini vatansever bir duygu içinde, Türkiye’nin kalkınmasına yönlendirmeyi amaçlamıştır.

Atatürk’ün direktifleriyle hazırlanan ve ülkemiz sporunu 48 yıl yönlendiren 3530 sayılı “Beden Terbiyesi Kanunu” 29 Haziran 1938 Günü kabul edilmiştir. Atatürk’ün hastalığı yüzünden, TBMM’nin 1 Kasım 1938′deki açılışında Başbakan Celal Bayar tarafından okunan nutkunda spor için söylediği son sözleri şöyledir: ” Her çeşit spor faaliyetlerini, Türk gençliğinin milli terbiyesinin ana unsurlarından saymak lazımdır. Bu işte hükümetin şimdiye kadar olduğundan çok daha ciddi ve dikkatli davranması, Türk gençliğinin spor bakımından da milli heyecan içinde itina ile yetiştirilmesi önemli tutulmalıdır. Türk gençliğinin kültürde olduğu gibi spor sahasında da idealine ulaştırılması için Yüksek Kurultayın kabul ettiği “Beden Terbiyesi Kanunu’nun tatbikine geçildiğini görmekle memnunum”.

Görüldüğü gibi, Atatürk’ün spor anlayışı, geçliğe yaklaşımı ve düşünceleri günümüzde güncelliğini hala korumaktadır.Ancak bu kadar açık yol gösterici liderimize rağmen sporda istenilen noktaya henüz ulaşılabildiğimiz söylenemez. Buna rağmen sporun yaygınlaşmasında, eğitiminde, uluslar arası spor organizasyonlarında gerek milli takımlar düzeyinde gerekse kulüp takımları düzeyinde son yıllarda alınan başarılı sonuçlar ve spor tesislerindeki önemli artışlar sevindirici gelişmeler olarak kaydedilebilir. Bu gelişmeler, yeni nesillerin Atalarından alacakları ilhamla Türkiye’nin geleceğe daha emin adımlarla ilerleyeceğini ve her alanda olduğu gibi spor alanında da layık olduğu yere geleceğini göstermektedir.
Read More

Atatürk'ün Matematik Alanında Yaptığı Çalışmalar Nelerdir Örnekleri

06:48 0
Atatürk'ün Matematik Alanında Yaptığı Çalışmalar Nelerdir Örnekleri

Atatürk'ün Matematik Alanında Yaptığı Çalışmalar - Atatürk'ün yaşamında (1881-1938) ilk olağanüstü başarısı, 1893 yılında, çocukluk çağında, orta öğrenimi döneminde matematik dersinde olmuş ve bunun sonucu olarak dersin öğretmeni O'nun adına "Kemal" ismini eklemiştir. Atatürk, Selanik Askeri Rüştiyesinde" geçen bu olayla ilgili anısını şöyle anlatıyor:

"... Rüştiyede en çok matematiğe merak sardım. Az zamanda bize bu dersi veren öğretmen kadar belki de daha fazla bilgi edindim. Derslerin üstündeki sorularla uğraşıyordum, yazılı sorular düzenliyordum. Matematik öğretmeni de yazılı olarak cevap veriyordu. Öğretmenimin ismi Mustafa idi, bir gün bana dedi ki:
-"Oğlum senin de ismin Mustafa benim de. Bu, böyle olmayacak, arada bir fark bulunmalı. Bundan sonra adın Mustafa Kemal olsun."
O zamandan beri ismim gerçekten Mustafa Kemal oldu.

Öğretmen sert bir adamdı. Sınıfta birinci, ikinci tanımıyordu. Bir gün bize:
"Aramızda kendine kimler güveniyor kalksınlar, onları müzakereci (çalıştırıcı) yapacağım" dedi.Önce duraksadım. Ayağa öyleleri kalktı ki ben kalkmamayı tercih ettim. Bunlardan birinin çalıştırıcılığı altına girdim, çalışmanın ortasında daha fazla dayanamadım. Ayağa kalkarak:
-"Ben bundan daha iyi yaparım" dedim, bunun üzerine öğretmen beni çalıştırıcı yaptı. Eski çalıştırıcıyı benim müzakerem altına verdi.Askeri Rüştiyeyi bitirdiğimde matematik merakım epeyce ilerlemişti. Manastır Askeri İdadisinde matematik pek kolay değildi. Bununla uğraşımı sürdürdüm... İdadide iken bıkmaksızın çalışıyorduk. Sınıfta birinci, ikinci olmak için hepimizde şiddetli bir gayret vardı. Sonunda idadiyi bitirdim. Harbiyeye geçtim, burada da matematik merakı sürüyordu..." Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüştiyesindeyken, matematik öğretmeni yüzbaşı Mustafa efendi sınıfa gelmediğinde, onun yerine birçok kez bu dersi vermiştir.

Atatürk, yaşamının askeri öğrenim sonrası dönemlerini, ulusal ve uluslar arası büyük savaş ve devrim olayları içinde, aklın ve bilimin kılavuzluğunu izleyen Büyük Asker, Ulusal ve Çağdaş Devlet kurucusu, "Yirminci Yüzyılın Gerçek Önderi" olarak geçirdi. O'nun bu dönemlerde, ölümünden yaklaşık birbuçuk yıl öncesine değin matematikle ne ölçüde uğraştığını bilmiyoruz.Bu konuda, Türk Dil Kurum Başuzmanı A.Dilaçar'ın 10.11.1971 tarihli bir yazısı çok ilginç bilgiler vermektedir. Bu yazıdan öğrendiğimize göre,
"Atatürk ölümünden birbuçuk yıl kadar önce, üçüncü Türk Dil Kurultayından (24-31 Ağustos 1936) hemen sonra 1936-1937 yılı kış aylarında kendi eliyle Geometri adlı bir kitap yazmıştır".Atatürk, bunu, birtakım Fransızca geometri kitaplarını okuduktan sonra hazırlamış ve yapıt ilk kez 1937 yılında "Geometri öğretenlerle, bu konuda kitap yazacaklara kılavuz olarak Kültür Bakanlığınca yayınlanmıştır".

Bu 44 sayfalık yapıttaki boyut, uzay, yüzey, düzey, çap, yarıçap, kesek kesit, yay, çember, teğet, açı, açıortay, içters açı, dışters açı, taban, eğik, kırık, çekül, yatay, düşey, yöndeş, konum, üçgen, dörtgen, beşgen, köşegen, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar, yanal, yamuk, artı, eksi, çarp, bölü, eşit, toplam, oran, orantı, türev, alan, varsayı, gerekçe gibi terimler Atatürk tarafından türetilmiştir.Yapıttaki tanımların tümünü Atatürk yazmıştır. Her tanım, ilgi kavramı tüm öğeleriyle eksiksiz ve açık biçimde anlatmakta, özel ve temelli nitelikleri içermektedir. Gerekli ve yeterli örnekler de verilmiştir. Tanınmış bilim tarihçisi Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı, tam bir yetkiyle, bu Geometri kitabını, "küçük fakat anıtsal bir yapıt" diye nitelendirmiştir.

Atatürk, yaşamının önemli bir kesimini tarihin en büyük savaşlarından birinin içinde, ulusal ve evrensel sorumluluklar yüklenerek geçirdikten yıllarca sonra, düzenli bir mantık ve bilgi disiplini kesinlikle gerektiren matematik alanında, yeni türettiği terimlerle böylesine özlü bir yapıtı yazmakla, dil ve matematikteki üstün yeteneğini kanıtlamıştır. Atatürk'ün yaşamında çok belirgin bir örneğini izlediğimiz gibi, aslında dil ile matematiksel kültür arasında sıkı bağıntı vardır. Atatürk'ün dehasında, dil ve matematik gibi aklın değişik disiplinleri birbirini karşılıklı olarak hep olumlu yönde etkilemiş ve geliştirmiştir. Atatürk, "Fen terimleri o suretle yapılmalı ki anlamları ancak istenilen şeyi ifade edebilsin"demiş ve bunu, Osmanlıca çok sayıda terimin yerine öz Türkçe karşılıklarını türetirken üstün bir başarıyla gerçekleştirmiştir.Atatürk'ü, "Geometri" adlı yapıtını yazmaya zorlayan nedenleri, O'nun dil çalışmalarını yakından izlemek olanağını bulabilen tanınmış dil uzmanı A. Dilaçar şöyle açıklıyor:

" ... Atatürk hep matematikle uğraşırdı. Eski geometri terimleri çok ağdalı idi. Gen bile, uzun uzun bu terimleri okuduğum halde, şimdikiler Imışısında güçlüğünü daha iyi anlıyorum. Pedagojide bir gerçek var: Fıkır yolunun açık olması, bir ip ucunun bulunması lazımdır. Yoksa bir külçe gibi çöker. Müselles kelimesini ele alalım. Arapça okullarımızdan kaldırılmıştır. Sülüs'ten müştak (türetilmiş) bir kelime olduğunu öğrenin nasıl bilsin? Arapça soğurucu bir dildir. Örneğin "müsteşrik" "şark" kelimesinden gelmiş bir kelimedir. Önüne, ortasına, arkasına birtakım heceler eklenmiş. Bunun aslını bulmak bir Arapça gramer meselesidir, Okullarımızdan Arapça, Farsça kaldırılmış olduğundan, öğren id "müselles"i küde kelime olarak karşısında görecektir. "Uç" aklına gelmeyecektir. Ama müselles yerine "üçgen" dersek, hır üç var. "Gen". Atatürk'e göre "genişlikten" alınmıştır. Bir ipucu var. "Dörtgen" dörtten gelmiştir. Bir ipucu vardır. "Eşit", denk anlamında olan "eş"ten gelmiştir. Ama müsavi Arapça bir kelimedir. Bu sebeple Atatürk'ün prensipleri burada da doğru idi. On im için bu en ağdalı olan bu bilim dalını ele aldı ve kitabı örnek olarak bıraktı..."

Atatürk'ün matematik terimlerini türetme ve bunları öğretime yerleştirme çalışmaları konusunda Prof. Dr. Vecibe Latıpoğlu, şu bilgilen veriyor:" ... Atatürk, matematiği iyi bildiği ve sevdiği için, terim devrimine matematikten başlamıştır, denilebilir. Çünkü Türk Dili (Belleten)'in Şubat 1937 tarihli yayınından bir ay sonra, Atatürk, ceyb (sinüs) ve tece^b (koşmuş)'m Türkçe karşılıklarının bulunması için 29 Mart 1937 tarihli Ulus Gazetesine ilan verdirerek bir yarışma açtırmıştır... Sonunda hazırlanan bütün terimler, Türk Dili (Belleten) dergisinin Ekim 1937 tarihli sayısında yer almıştır. Terimler, Türkçe-Osmanlıca, Osmanlıca-Türkçe, Fransızca-Türkçe olmak üzere sıralanmış ve ön sırayı matematik terimleri almıştır...

Atatürk terim çalışmalarının ülkedeki etkisini öğrenmek için, 1937 yılı sonbaharında, Sivas'a giderek, vaktiyle Sivas Kongresini topladığı lise binasında, dokuzuncu sınıfın geometri dersine girmiştir''. Bu derste eski terimlerle öğrenimin zorluğunu birkez daha saptayan Atatürk, "Bu anlaşılmaz terimlerle, öğrencilere bilgi verilemez" diyerek kitabı atmış ve sonra tahta başına geçip "dili" yerine "kenar", "müselles" yerine "üçgen", "müselles mütesaviyül adla" yerine "eşkenar üçgen", "zaviye" yerine "açı" terimlerini kullanarak ünlü Pisagor teoremini öğrencilere anlatmıştır"'. Atatürk, bu inceleme gezisinde yanında bulunan Kültür Bakanı Saffet Arıkan'a tüm okul kitaplarının yeni terimlerle, hemen yarılması emrini vermiş ve Türkçeleştirilmiş terimlerle iki ayda hazırlanan kitaplar bütün okullara Kültür Bakanlığınca gönderilmiştir' .

Atatürk'ün türettiği matematik terimleri ve yaptığı geometri tanımlarının hemen hemen tümü bugüne değin değişmeksizin kullanıla gelmiştir. O'nun türettiklerinden sadece birkaç terim sonradan küçük ölçüde değiştirilmiştir. Örneğin Fransızca "hypothese'in karşılığı olan Osmanlıcıdaki" faraziye'nin yerine Atatürk, Türkçe "varsayı" terimini türetmiş ve sonradan bu terim varsayım" biçimini almıştır. Aynı şekilde O'nun "tümey açı", "bütey açı" terimlerinin yerini "tümler açı", "bütünler açı" terimleri almıştır. Çok az sayıda ve sınırlı olan bu terim değişikliklerini, Atatürk'ün dildeki temel ilkesinin doğruluğunun birer kanıtı saymak gerekir.

Prof. Dr. Afet İnan, Atatürk'ün çalışmalarını yıllarca yakından izleyebilmiş insanlardan biri olarak, O'nun bilime ve matematiğe verdiği önemi şöyle belirtiyor:
" ... Atatürk, kendi yetiştiği devrin müspet ilimlerini mesleki uzmanlığı bakımından bellediği vakit, berrak ve müspet bir görüşe sahip olabileceğini ve her hangi bir meseleyi matematiksel bir kesinlikle çözümlemeyi hedef tuttuğunu söylerdi."

Prof. Dr. A. İnan, 25.1.1982 tarihli özel bir yazısında' ', bu konuyla ilgili olarak şöyle diyor:" Bilindiği gibi ilim konusu iki büyük bölümde işlenir ve bunlardan faydalanılır: Müspet ilimler, Sosyal ilimler.Atatürk gerek öğrencilik devirlerinde gerekse ömrü boyunca bu her iki ilimden çok faydalanmıştır. Mesela tarih onun için bir geçmişin hikayesi değil, günümüzde bu olanlardan ders almanın önemli olduğuna inanmıştır.

Diğer taraftan asıl müspet ilimlerin başında gelen matematik bilgisi Atatürk için başlıca bir konudur. Çünkü matematik insan topluluklarına müspet yol gösteren re uygulamasında yarar sağlayan müspet bir ılım dalıdır. İşte Atatürk bu ilime çok değer verdiği için hem nazarı kısımları çok iyi bellemiş, hem de bunların uygulamasına her bakımdan önem vermiştir. Hatta matematik terimlerinin bugün kullandığımı; deyimleri tamamen kendi buluşları ile saptamıştır.

Atatürk bu konuda konuşurken özellikle söylediklerinden şunları anımsıyorum: "Ben öğrenim devrimde matematik konusuna çok önem ı'ermiş ini dır ve bundan hayatımın çeşitli safhalarında başarı elde etmek için faydalanmış olduğumu söyleyebilirim. Onun için herkes matematik bilgisinin çok gerekli olduğuna inanmalıdır."

Matematiksel kühüre böylesine önem veren Atatürk'ün bu konudaki çalışmaları, tarihte çok az sayıda örneklerine rastlayabildiğimiz Büyük Eğitimci niteliği de olan devlet adamlarından bin olarak kendisine seçkin bir yer sağutmada etken olmuştu. O'nun olağanüstü başarılı yaşamı, akademisinin girişine "Matematik bilmeyen buruya girmesin" diye yazan, antik çağın ünlü filazofu Platon (Eflatun) (M.Ö. 427-347.)'ün bu dileğinin yararını modern çağda kanıtlamıştır, denilebilir.
Read More

Kurtuluş Savaşına Katkıda Bulununan Türk Kadınları Kimlerdir İsimleri

06:46 0
Kurtuluş Savaşına Katkıda Bulununan Türk Kadınları Kimlerdir İsimleri

Türk Kadınının Kurtuluş Savaşına Katkıları - 1. Dünya Savaşı nın ardından Anadolu topraklarının İtilaf Devletleri tarafından işgali, Türk halkının top yekûn bir Kurtuluş Savaşına girişmesine sebep olmuştur. Bu mücadele Türk halkı için bir hayal mücadelesinden çok yaşadığı topraklara sahip çıkma, hayat mücadelesi haline dönüşmüştür.İstanbul hükümetinin işgallere karşı tedbir almaması üzerine halk tarafından başlatılan mücadelenin en önemli adımı; Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışı ve Anadolu'daki hareketin önderi olmasıdır. Kurtuluş Savasının hazırlık aşaması diyebileceğimiz, kongreler ve Müdafai Hukuk Cemiyetlerinin kuruluşunun ardından T.B.M.M.'in açılışı ve savaş döneminde erkekler kadar kadınlar da her alanda görev almışlardır. Osmanlı Devleti'nin XX. yüzyılın başında arka arkaya girdiği savaşlar ile birlikte silah altına alınan erkek nüfusun yerine çalışma sahasına giren kadınlar: şimdi de, memleketin dört bir yanında başlayan işgalleri protesto etmek amacıyla mitingler düzenleyerek mücadelenin ilk adımını atmışlardı. Bu mitinglerin ilki 14-15 Mayıs 1919 gecesi İzmir'de gerçekleştirilmiştir.

İzmir'in işgalinin ardından İstanbul’da düzenlenen mitinglerde konuşma yapanlar arasında bulunan Halide Edip, Nakiye Elgün, Müfide Ferit Tek ve onları destekleyen binlerce Türk kadını, bu savaşta erkeklerin yanında mücadeleye hazır olduğunu tüm dünyaya duyurmuştur.İstanbul'da 19 Mayıs günü düzenlenen mitingde bir konuşma yapan Halide Edip: "Hanımlar! Bugün elimizde top. tüfek denilen alet yok; fakat ondan büyük, ondan kuvvetli bir silahımız var: Hak ve AllahTüfek ve top düşer, hak ve Allah bakidir. Topun yüzüne tükürecek kadar evlatlar, analar, kalbimizde aşk ve iman. milliyet duygusu var. Biz dünyada millet sınıfına lâyık bir millet olduğumuzu, erkek, kadın, halta çocuklarımıza kadar ispat etlik" sözleriyle; bu savaşın milletin her ferdinin savası olduğunu belirtmiştir.

30 Mayıs !919'da ikinci Sultanahmet Mitinginde Nakiye Elgün: "Efendiler! Fatih'in, Selim'in, Süleyman'ın mezarını, ecdadının ebedî âbideleri olan camileri, türbeleri bırakıp çıkacak içinizde bir erkek var mıdır? Ben tasavvur etmiyorum, çıkmayacaksınız, bırakmayacaksınız. Biz de daima sizinle beraber olacağız... Önümüzde acık iki yol var: Biri, tarihimize sanımızla devam etmek, diğeri gözlerimizle beraber tarihimizi de kapayıp ebediyete götürmektir."

Milli Mücadele'nin Önemli safhalarından biride; kadınların kurduğu ve amaçları vatanın kurtarılmasına hizmet etmek olan bu cemiyetlerdir. Hakkında çok fazla bilgiye sahip olmadığımız, Kasaba İslam Kadınları Cemiyeti bunlardan biridir."5 Kasım 1919'da Sİvas'da Anadolu Kadınları Müdafai Vatan Cemiyeti kurulmuştur. Kurucuları Sivas Valisi Resi! Pasa'nın eşi Melek Hanım ve arkadaşlarıdır. Cemiyetin kuruluş amacı açıklanırken tüm İslâm kadınlarının derneğin doğal üyesi olduğu kabul edilmiştir. Amasya, Kayseri, Niğde. Erzincan. Burdur, Pınarhisar. Konya, Denizli, Kastamonu ve Kangal'da Cemiyetin şubeleri açılmıştır. İşgallere karsı çeşitli devletlerin yetkililerine telgraflar gönderilmiştir. Dernek Mustafa Kemal'in de desteğini almış ve gönderdiği telgraf ile T.B.M .M.'in açılışına gösterdikleri ilgiye ve yurtsever hislerine teşekkür etmiştir. Dernek; Maraş ve İzmir'deki mücahitlere ve felaketzedelere verilmek üzere para yardımı kampanyası açmıştır.

Milli Mücadele'de doğu, batı ve güney cephelerinde ve cephe gerisinde görev alan kadınlarımızın sayısı hiç de az değildir. Milli Savunma Bakanlığımız tarafından yaptırılan bir araştırmaya göre; Milli Mücadele'ye katılarak düşmanla mücadele eden kadınlarımız arasında 62 şehit kadınımız tespit edilmiştir. Çankırı'lı Yusuf kızı Emine, Amasya'lı Adil kızı Zeynep, Erzincan'lı Osman kızı Emine, Adana'lı Ayşe. Gaziantepli Güldane şehit edilen arşiv belgelerinden tespit edilebilen birkaç şehit kadınımızın ismidir. "" Bu kadınlarımızın bir kısmı top mermisiyle, bir kısmı evinde kurşunlanarak şehit edilmiş, veya yaralı olarak hastahaneye getirilmiş ve orada vefat etmiştir.
Kurtuluş Savaşında Ermenilere ve Fransızlara karşı gösterdikleri mücadele ile ayrı bir öneme sahip olan Gaziantep ve Kahramanmaraş'ta 164 gazi Türk kadını tespit edilmiştir.

Tarihimizde düşmanla cephede bizzat mücadele eden şahsiyetlerin timsali 93 Harbinde Ruslarla mücadele eden Nene Hatun ile başlayan memleketi düşmanlardan kurtarma azmi. Milli Mücadele'de had safhaya ulaşmıştır. Kurtuluş Savaşının cephelerinde görev alan ve tespit edebildiğimiz kadınlarımızın bazıları şunlardır:

Kara Fatma (Fatma Seher Erden)

1888 yılında Erzurum'da doğdu. Subay Derviş Bey ile evlenmiş onunla birlikte Balkan Savaşına katılmıştır. I, Dünya Savaşında ailesinde 9-10 kadınla birlikte Kafkas Cephesine gitmiş, Mondros Ateşkesinden sonra eşi Ermeniler tarafından şehit edilince etrafına topladığı kadınlarla birlikte Ermenilere karşı çarpışmıştır. Erzurum'da Mustafa Kemal ile yaptığı görüşme sonucunda görev istemiş, kurduğu çetesiyle Bursa ve İzmit'in işgalden kurtulması için çalışmıştır Oğlu, kızı ve kardeşinin de bulunduğu müfrezesinde 35 kişi bulunuyordu. Sakarya ve Başkomutanlık Meydan Muharabesine katıldı. Afyon civarında Yunanlılara esir düşmüş ve yine kendi çabalarıyla kurtulmuş, ardından üsteğmen rütbesine yükseltilmiştir. Üsteğmenlik maaşını Kızılay'a bağışlamıştır. 1954 yılında T.B.M.M. tarafından yeniden maaş bağlanmıştır. Erzurum'da 1955 yılında vefat etmiştir.

Ayşe Hanım

Yunanlıların İzmir'i işgali ile Milli Mücadele'ye katılmış, Aydın civarındaki mücadeleye ve I.-II. İnönü savaşlarına katılmıştır. Sakarya Savaşı'nda yaralanmış ve tedavisinin ardından müfrezesine geri dönmüştür. Başarılarından dolayı binbaşılığa yükseltilmiştir. Mücadele'nin kazanılmasından sonra Ankara'ya gelmiş ancak burada bavulunu çaldırdığı için evrakları kaybolmuştur. Okuması olmadığından, sonraları Merkez bankası'nda hademe olarak çalışmıştır.

Tayyar Rahmiye

Osmaniye'nin Kaziyeler köyünden olan Rahmiye Fransızlara karşı 9, Tümenin yaptığı mücadeleye müfrezesiyle katılmıştır, Temmuz 1920'de Fransızlara karşı harekete geçildiği sırada askerlerde bir duraksama olunca "Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da, siz erkek olarak yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz?" demiş, aynı muharebe sırasında ateş hattında kalan iki arkadaşını korumak için İleriye atıldığında şehit düşmüştür.

Hatice (Kılavuz) Hatun

Adana Pozantı'da Fransız kuvvetlerine Tekir Yaylasından Mersin'e ulaşacak en kısa yolu yanlış göstererek Türk askerinin eline düşmelerini sağlamıştır.

Kara Fatma Şimşek

1921-1922 "Fahri Milis Üsteğmeni" rütbesiyle Kocaeli Grubu mürettep Süvarisi emrinde müstakil Süvari müfrezesinde görev yapmıştır.

Tarsuslu Kara Fatma

8-10 kişilik çetesiyle birlikte Afyon Savaşlarına katılmış, Tarsus'un kurtarılmasında yararlılık göstermiştir.

Gaziantep Yirik Fatma

Antep'de kuşatmaya karşı koymak için çete teşkilatına katılmıştır.

Nazife Kadın

Kendisinden bilgi almak isteyen Yunanlılara karşı direnirken düşman tarafından Kavak önü Köyünde işkence yapılarak öldürülmüş ve ardından fırında yakılmıştır.

Gördesli Makbule

1921'de eşi Ustrumcalı Ali Efe ile birlikte Milli Mücadele çete savaşlarına katılmıştır. 17 Mart 1922'de Akhisar'la Sungurlu hududu üzerinde bulunan Koca Yayla'da elinde silah, düşmanla en ön safta savaşırken başından vurularak şehit edilmiştir.

Asker Saime Hanım

15 Mayıs 1919'da İzmir'in işgali dolayısıyla İstanbul Mitinginde konuşma yapmış, tutuklanmış daha sonra Anadolu'ya geçerek Milli Mücadele'de görev almıştır. Savaş sonrası İstanbul Lisesi'nde Edebiyat öğretmeni olmuştur.

Halide Edip Adıvar

İşgallerin ardından İstanbul'da yaptığı konuşmalarla halkı işgallere karşı uyandırmaya çalışan, Milli Mücadele'nin en önemli simalarından biridir. Sultanahmet Mitinginde yaptığı konuşmadan sonra tevkif kararı çıkınca, eşi eli birlikte Anadolu'ya geçmiş ve Milli Mücadele'ye katılmıştır. Mustafa Kemal onu Garp Cephesine tayin etmiştir. "Halide Onbaşı" olarak İstiklal Savaşına fiilen katılmıştır. İstanbul Hükümeti tarafından, Mustafa Kemal ile birlikte hakkında ölüm kararı verilen altı kişiden biridir.

Milli Mücadele sırasında cephede bizzat görev alan Anadolu kadınlarından bazıları daha sonra T.B.M.M tarafından mükâfatlandırılmıştır. Batı Cephesindeki 12 kadın ve Fatma Çavuş onlardan sadece birkaçıdır. "Garp Cephesi Kumandanlığı" Eskişehir Har-bindeki başarılarından dolayı 12 kadını İstiklal Madalyası ile taltif ve Erzak Kolu Kumandanlığı vazifesini ifâ eden Fatma Onbaşı'nın rütbesini "Çavuş"luğa terfi ettirmiştir. Cephe gerisinde mücadele eden Anadolu'nun her yerindeki kadınlarımız bu topyekûn savaşın isimsiz kahramanlarıdır.

Cepheye erzak ve cephane taşınması, askerlerin giyeceğinin temini, yaralı askerlerin tedavisi gibi geri hizmetlerini kadınlarımız gerçekleştiriyordu. Kastamonu İnebolu'da Milli Kuvvetlere bağlı olarak kurulan askeri teşkilat vasıtasıyla silah, cephane, erzak, giyecek, v.b. şeyler İnebolu İskelesi'nden Çankırı'ya oradan Ankara'ya ve cepheye gönderiliyordu. ''"Kağnı Kollarında 1921kışında Kastamonu şehrinin kapısı sayılan kışla önünde bir kadının cephane yüklü kağnısı üzerine kapanmış halde donmuş olarak askerler tarafından bulunmuştu.

Kağnı arabasındaki kıymetli yükü korumak için üstüne yorganını örten genç kadının bir elinde ügen-dire kollarını açmış halde yorganın üzerine abanarak kaldığı görülmüştür. Askeri birlikte bulunan Rıfat Çavuş öküzleri koşarken, Cemil Çavuş da şehidin üzerindeki karları süpürmüş, bu sırada yorganın altından bir çocuk sesi işitilmişti. Yorganın altından otlara sarılı top gülleleri arasında, çulların içinde kundaklı bir kız çocuğunun donmaktan kurtulduğu görülmüştü.

Bu örnekte olduğu gibi Türk kadını cephane taşınması sırasında gösterdikleri fedakarlıkları ile; vatan sevgisinin ve Özgürlüğün bir insan için ne kadar önemli olduğunu tüm dünyaya ve bugünkü nesillere ispatlamışlardır.
Savaşa hastabakıcı, çamaşırcı olarak katılanlar, yanında Çobanlar-Afyon demiryolu hattının onarımı da kadınlarımıza düşmüştür.
Düzenlenen mitingler, kurulan cemiyetler, savaşa asker, öğretmen, hemşire,hastabakıcı, çamaşırcı olarak katılanlar, cephe gerisinde mücadele edenler göstermektedir ki. Milli Mücadele; adına yakışır şekilde milleti oluşturan genç, yaşlı, kadın, erkek, çocuk herkesin katkılarıyla gerçekleşen gerçek bir destandır.

Mustafa Kemal Atatürk; "Dünyada hiçbir milletin kadını ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluş ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim" diyemez özleriyle Anadolu kadınının kahramanlığını tüm dünyaya duyurmuştur.
Milli Mücadele'nin burada bahsetmeye çalıştığımız kadın kahramanlar yanında belgelerde adına rastlanmayan pek çok isimin yaptıkları fedakarlıklar; üzerinde yaşadığımız toprakların bizler için ne kadar kıymetli olduğunu anlamamıza yetecektir. Ümidimiz yeni nesillerin de bu topraklara en az onlar kadar sahip çıkmalarıdır.
Read More

Türk Kadınının Kurtuluş Savaşına Katkıları Nelerdir Türk Kadınının Kurtuluş Savaşına Etkisi

06:44 0
Türk Kadınının Kurtuluş Savaşına Katkıları Nelerdir Türk Kadınının Kurtuluş Savaşına Etkisi

Türk Kadınının Kurtuluş Savaşına Katkıları - 1. Dünya Savaşı nın ardından Anadolu topraklarının İtilaf Devletleri tarafından işgali, Türk halkının top yekûn bir Kurtuluş Savaşına girişmesine sebep olmuştur. Bu mücadele Türk halkı için bir hayal mücadelesinden çok yaşadığı topraklara sahip çıkma, hayat mücadelesi haline dönüşmüştür.İstanbul hükümetinin işgallere karşı tedbir almaması üzerine halk tarafından başlatılan mücadelenin en önemli adımı; Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışı ve Anadolu'daki hareketin önderi olmasıdır. Kurtuluş Savasının hazırlık aşaması diyebileceğimiz, kongreler ve Müdafai Hukuk Cemiyetlerinin kuruluşunun ardından T.B.M.M.'in açılışı ve savaş döneminde erkekler kadar kadınlar da her alanda görev almışlardır. Osmanlı Devleti'nin XX. yüzyılın başında arka arkaya girdiği savaşlar ile birlikte silah altına alınan erkek nüfusun yerine çalışma sahasına giren kadınlar: şimdi de, memleketin dört bir yanında başlayan işgalleri protesto etmek amacıyla mitingler düzenleyerek mücadelenin ilk adımını atmışlardı. Bu mitinglerin ilki 14-15 Mayıs 1919 gecesi İzmir'de gerçekleştirilmiştir.

İzmir'in işgalinin ardından İstanbul’da düzenlenen mitinglerde konuşma yapanlar arasında bulunan Halide Edip, Nakiye Elgün, Müfide Ferit Tek ve onları destekleyen binlerce Türk kadını, bu savaşta erkeklerin yanında mücadeleye hazır olduğunu tüm dünyaya duyurmuştur.İstanbul'da 19 Mayıs günü düzenlenen mitingde bir konuşma yapan Halide Edip: "Hanımlar! Bugün elimizde top. tüfek denilen alet yok; fakat ondan büyük, ondan kuvvetli bir silahımız var: Hak ve AllahTüfek ve top düşer, hak ve Allah bakidir. Topun yüzüne tükürecek kadar evlatlar, analar, kalbimizde aşk ve iman. milliyet duygusu var. Biz dünyada millet sınıfına lâyık bir millet olduğumuzu, erkek, kadın, halta çocuklarımıza kadar ispat etlik" sözleriyle; bu savaşın milletin her ferdinin savası olduğunu belirtmiştir.

30 Mayıs !919'da ikinci Sultanahmet Mitinginde Nakiye Elgün: "Efendiler! Fatih'in, Selim'in, Süleyman'ın mezarını, ecdadının ebedî âbideleri olan camileri, türbeleri bırakıp çıkacak içinizde bir erkek var mıdır? Ben tasavvur etmiyorum, çıkmayacaksınız, bırakmayacaksınız. Biz de daima sizinle beraber olacağız... Önümüzde acık iki yol var: Biri, tarihimize sanımızla devam etmek, diğeri gözlerimizle beraber tarihimizi de kapayıp ebediyete götürmektir."

Milli Mücadele'nin Önemli safhalarından biride; kadınların kurduğu ve amaçları vatanın kurtarılmasına hizmet etmek olan bu cemiyetlerdir. Hakkında çok fazla bilgiye sahip olmadığımız, Kasaba İslam Kadınları Cemiyeti bunlardan biridir."5 Kasım 1919'da Sİvas'da Anadolu Kadınları Müdafai Vatan Cemiyeti kurulmuştur. Kurucuları Sivas Valisi Resi! Pasa'nın eşi Melek Hanım ve arkadaşlarıdır. Cemiyetin kuruluş amacı açıklanırken tüm İslâm kadınlarının derneğin doğal üyesi olduğu kabul edilmiştir. Amasya, Kayseri, Niğde. Erzincan. Burdur, Pınarhisar. Konya, Denizli, Kastamonu ve Kangal'da Cemiyetin şubeleri açılmıştır. İşgallere karsı çeşitli devletlerin yetkililerine telgraflar gönderilmiştir. Dernek Mustafa Kemal'in de desteğini almış ve gönderdiği telgraf ile T.B.M .M.'in açılışına gösterdikleri ilgiye ve yurtsever hislerine teşekkür etmiştir. Dernek; Maraş ve İzmir'deki mücahitlere ve felaketzedelere verilmek üzere para yardımı kampanyası açmıştır.

Milli Mücadele'de doğu, batı ve güney cephelerinde ve cephe gerisinde görev alan kadınlarımızın sayısı hiç de az değildir. Milli Savunma Bakanlığımız tarafından yaptırılan bir araştırmaya göre; Milli Mücadele'ye katılarak düşmanla mücadele eden kadınlarımız arasında 62 şehit kadınımız tespit edilmiştir. Çankırı'lı Yusuf kızı Emine, Amasya'lı Adil kızı Zeynep, Erzincan'lı Osman kızı Emine, Adana'lı Ayşe. Gaziantepli Güldane şehit edilen arşiv belgelerinden tespit edilebilen birkaç şehit kadınımızın ismidir. "" Bu kadınlarımızın bir kısmı top mermisiyle, bir kısmı evinde kurşunlanarak şehit edilmiş, veya yaralı olarak hastahaneye getirilmiş ve orada vefat etmiştir.
Kurtuluş Savaşında Ermenilere ve Fransızlara karşı gösterdikleri mücadele ile ayrı bir öneme sahip olan Gaziantep ve Kahramanmaraş'ta 164 gazi Türk kadını tespit edilmiştir.

Tarihimizde düşmanla cephede bizzat mücadele eden şahsiyetlerin timsali 93 Harbinde Ruslarla mücadele eden Nene Hatun ile başlayan memleketi düşmanlardan kurtarma azmi. Milli Mücadele'de had safhaya ulaşmıştır. Kurtuluş Savaşının cephelerinde görev alan ve tespit edebildiğimiz kadınlarımızın bazıları şunlardır:

Kara Fatma (Fatma Seher Erden)

1888 yılında Erzurum'da doğdu. Subay Derviş Bey ile evlenmiş onunla birlikte Balkan Savaşına katılmıştır. I, Dünya Savaşında ailesinde 9-10 kadınla birlikte Kafkas Cephesine gitmiş, Mondros Ateşkesinden sonra eşi Ermeniler tarafından şehit edilince etrafına topladığı kadınlarla birlikte Ermenilere karşı çarpışmıştır. Erzurum'da Mustafa Kemal ile yaptığı görüşme sonucunda görev istemiş, kurduğu çetesiyle Bursa ve İzmit'in işgalden kurtulması için çalışmıştır Oğlu, kızı ve kardeşinin de bulunduğu müfrezesinde 35 kişi bulunuyordu. Sakarya ve Başkomutanlık Meydan Muharabesine katıldı. Afyon civarında Yunanlılara esir düşmüş ve yine kendi çabalarıyla kurtulmuş, ardından üsteğmen rütbesine yükseltilmiştir. Üsteğmenlik maaşını Kızılay'a bağışlamıştır. 1954 yılında T.B.M.M. tarafından yeniden maaş bağlanmıştır. Erzurum'da 1955 yılında vefat etmiştir.

Ayşe Hanım

Yunanlıların İzmir'i işgali ile Milli Mücadele'ye katılmış, Aydın civarındaki mücadeleye ve I.-II. İnönü savaşlarına katılmıştır. Sakarya Savaşı'nda yaralanmış ve tedavisinin ardından müfrezesine geri dönmüştür. Başarılarından dolayı binbaşılığa yükseltilmiştir. Mücadele'nin kazanılmasından sonra Ankara'ya gelmiş ancak burada bavulunu çaldırdığı için evrakları kaybolmuştur. Okuması olmadığından, sonraları Merkez bankası'nda hademe olarak çalışmıştır.

Tayyar Rahmiye

Osmaniye'nin Kaziyeler köyünden olan Rahmiye Fransızlara karşı 9, Tümenin yaptığı mücadeleye müfrezesiyle katılmıştır, Temmuz 1920'de Fransızlara karşı harekete geçildiği sırada askerlerde bir duraksama olunca "Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da, siz erkek olarak yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz?" demiş, aynı muharebe sırasında ateş hattında kalan iki arkadaşını korumak için İleriye atıldığında şehit düşmüştür.

Hatice (Kılavuz) Hatun

Adana Pozantı'da Fransız kuvvetlerine Tekir Yaylasından Mersin'e ulaşacak en kısa yolu yanlış göstererek Türk askerinin eline düşmelerini sağlamıştır.

Kara Fatma Şimşek

1921-1922 "Fahri Milis Üsteğmeni" rütbesiyle Kocaeli Grubu mürettep Süvarisi emrinde müstakil Süvari müfrezesinde görev yapmıştır.

Tarsuslu Kara Fatma

8-10 kişilik çetesiyle birlikte Afyon Savaşlarına katılmış, Tarsus'un kurtarılmasında yararlılık göstermiştir.

Gaziantep Yirik Fatma

Antep'de kuşatmaya karşı koymak için çete teşkilatına katılmıştır.

Nazife Kadın

Kendisinden bilgi almak isteyen Yunanlılara karşı direnirken düşman tarafından Kavak önü Köyünde işkence yapılarak öldürülmüş ve ardından fırında yakılmıştır.

Gördesli Makbule

1921'de eşi Ustrumcalı Ali Efe ile birlikte Milli Mücadele çete savaşlarına katılmıştır. 17 Mart 1922'de Akhisar'la Sungurlu hududu üzerinde bulunan Koca Yayla'da elinde silah, düşmanla en ön safta savaşırken başından vurularak şehit edilmiştir.

Asker Saime Hanım

15 Mayıs 1919'da İzmir'in işgali dolayısıyla İstanbul Mitinginde konuşma yapmış, tutuklanmış daha sonra Anadolu'ya geçerek Milli Mücadele'de görev almıştır. Savaş sonrası İstanbul Lisesi'nde Edebiyat öğretmeni olmuştur.

Halide Edip Adıvar

İşgallerin ardından İstanbul'da yaptığı konuşmalarla halkı işgallere karşı uyandırmaya çalışan, Milli Mücadele'nin en önemli simalarından biridir. Sultanahmet Mitinginde yaptığı konuşmadan sonra tevkif kararı çıkınca, eşi eli birlikte Anadolu'ya geçmiş ve Milli Mücadele'ye katılmıştır. Mustafa Kemal onu Garp Cephesine tayin etmiştir. "Halide Onbaşı" olarak İstiklal Savaşına fiilen katılmıştır. İstanbul Hükümeti tarafından, Mustafa Kemal ile birlikte hakkında ölüm kararı verilen altı kişiden biridir.

Milli Mücadele sırasında cephede bizzat görev alan Anadolu kadınlarından bazıları daha sonra T.B.M.M tarafından mükâfatlandırılmıştır. Batı Cephesindeki 12 kadın ve Fatma Çavuş onlardan sadece birkaçıdır. "Garp Cephesi Kumandanlığı" Eskişehir Har-bindeki başarılarından dolayı 12 kadını İstiklal Madalyası ile taltif ve Erzak Kolu Kumandanlığı vazifesini ifâ eden Fatma Onbaşı'nın rütbesini "Çavuş"luğa terfi ettirmiştir. Cephe gerisinde mücadele eden Anadolu'nun her yerindeki kadınlarımız bu topyekûn savaşın isimsiz kahramanlarıdır.

Cepheye erzak ve cephane taşınması, askerlerin giyeceğinin temini, yaralı askerlerin tedavisi gibi geri hizmetlerini kadınlarımız gerçekleştiriyordu. Kastamonu İnebolu'da Milli Kuvvetlere bağlı olarak kurulan askeri teşkilat vasıtasıyla silah, cephane, erzak, giyecek, v.b. şeyler İnebolu İskelesi'nden Çankırı'ya oradan Ankara'ya ve cepheye gönderiliyordu. ''"Kağnı Kollarında 1921kışında Kastamonu şehrinin kapısı sayılan kışla önünde bir kadının cephane yüklü kağnısı üzerine kapanmış halde donmuş olarak askerler tarafından bulunmuştu.

Kağnı arabasındaki kıymetli yükü korumak için üstüne yorganını örten genç kadının bir elinde ügen-dire kollarını açmış halde yorganın üzerine abanarak kaldığı görülmüştür. Askeri birlikte bulunan Rıfat Çavuş öküzleri koşarken, Cemil Çavuş da şehidin üzerindeki karları süpürmüş, bu sırada yorganın altından bir çocuk sesi işitilmişti. Yorganın altından otlara sarılı top gülleleri arasında, çulların içinde kundaklı bir kız çocuğunun donmaktan kurtulduğu görülmüştü.

Bu örnekte olduğu gibi Türk kadını cephane taşınması sırasında gösterdikleri fedakarlıkları ile; vatan sevgisinin ve Özgürlüğün bir insan için ne kadar önemli olduğunu tüm dünyaya ve bugünkü nesillere ispatlamışlardır.
Savaşa hastabakıcı, çamaşırcı olarak katılanlar, yanında Çobanlar-Afyon demiryolu hattının onarımı da kadınlarımıza düşmüştür.
Düzenlenen mitingler, kurulan cemiyetler, savaşa asker, öğretmen, hemşire,hastabakıcı, çamaşırcı olarak katılanlar, cephe gerisinde mücadele edenler göstermektedir ki. Milli Mücadele; adına yakışır şekilde milleti oluşturan genç, yaşlı, kadın, erkek, çocuk herkesin katkılarıyla gerçekleşen gerçek bir destandır.

Mustafa Kemal Atatürk; "Dünyada hiçbir milletin kadını ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluş ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim" diyemez özleriyle Anadolu kadınının kahramanlığını tüm dünyaya duyurmuştur.
Milli Mücadele'nin burada bahsetmeye çalıştığımız kadın kahramanlar yanında belgelerde adına rastlanmayan pek çok isimin yaptıkları fedakarlıklar; üzerinde yaşadığımız toprakların bizler için ne kadar kıymetli olduğunu anlamamıza yetecektir. Ümidimiz yeni nesillerin de bu topraklara en az onlar kadar sahip çıkmalarıdır.
Read More

Atatürk İlkelerine Göre Atatürk'ün Kişilik Özellikleri Atatürk Kişilik Özellikleri

06:40 0
Atatürk İlkelerine Göre Atatürk'ün Kişilik Özellikleri - Türk insanı ve toplumunun doğal özelliklerinin kendinde simgeleştiği "Atatürkçü kişilik özellikleri", Türk toplumunun sosyal kişilik özelliklerinin temelidir. Türk toplumu Atatürkçü kişilik özelliklerine sahip fertlerden oluşmuş Atatürkçü bir toplum haline gelmelidir.-Zira medeniyet yolunda ilerlemenin olmazsa olmaz şartıdır bu.- Atatürkçü kişilik özelliklerinin temel çerçevesini ise kuşkusuz ki Atatürk ilkeleri oluşturmaktadır. Atatürk İlkelerine Göre Atatürk'ün Kişilik Özellikleri ise Aşağıda verilmiştir:


1. Cumhuriyetçi Kişilik Özellikleri

• Demokratik tutumlu
• Özgür düşünce ve tutum sahibi
• Adaletli ve barışçı
• Erdemli ve uygar
• Topluma ve kurumlarına saygılı
• Yasalara uyan, disiplinli, dengeli, sabırlı
• Hoşgörülü ve insancıl
• Kişi, örgüt ve toplum çıkarlarını dengeleyen
• Görev ve sorumluluk bilinci olan
• Sorunlara dönük ve gelişmeye inançlı

2. Milliyetçi Kişilik Özellikleri

• Bağımsız düşünce ve tutum sahibi
• Toplumsal yapıyı ve amaçlarını bilen
• Geçmişi inkar etmeyen ancak öz eleştirici gücü olan
• Geleceğe dönük amaçları bulunan ve bunları toplumsallaştırabilen
• Araştırıcı, gerçekçi, yaratıcı olan, taklitçilikten kaçınan
• Milleti temsil eden simgelere ve büyüklerine saygılı
• Milletin çıkarlarını koruyan ve geliştiren
• Evrensel kültür ve görüş sahibi, diğer milletlere saygılı
• Tartışmaya açık, peşin yargılı olmayan
• Cesaret sahibi, işbirliğine yakın, birleştirici,

3. Devletçi Kişilik Özellikleri

• Devletin, toplum düzeninin temeli olduğuna inanan
• Devletin çıkarlarını koruma ve geliştirme,
• Devletin toplumsal sorunlarını bilme,
• Milli, demokratik, hukuk, sosyal, laik, çağdaş devlet anlayışını taşıma
• Katı bürokrat davranışlarından uzak kalma
• Devlet ilişkilerinde milli davranış anlayışında olma
• Dürüst, eşitçi ve gerçekçi olma,
• Devletin yanında, ona uygun, toplumsal sorumluluk duygusunu taşıma
• Toplumda devlete düşen başlıca görevler hakkında bilgili olma ve amaçlarını bilme,
• Devletin, toplumun bireyleri, diğer kurum ve örgütleri ile devletlerarası ilişkilerinde derin kültür ve sağduyu sahibi olma

4. Halkçı Kişilik Özellikleri

• Halka karşı saygılı ve kamuoyu duyarlılığına sahip olma
• Halkın sorunlarını bilme ve kendi çapında çözme çabalarına katılma
• Halka karşı adil, dengeli, gerçekçi tutum gösterebilme
• Halkı sevme ve ona inanma
• Halkın kültürüyle etkileşim sağlayabilme ve onun kültürüne katkıda bulunma
• Halka karşı toplumsal sorumluluk duyan ve toplumsal bir kişilik geliştirme
• Kişisel, grupsal, sınıfsal, örgütsel vb. amaçlar için halkı araç olarak kullanıp onu zor duruma sokarak, çıkar sağlama anlayışından uzak kalma
• Halkı bütün olarak görüp; çeşitli ırk, din, mezhep, meslek, sınıf vb. açılardan bölme ve ayrıcalıklı tutum gösterme düşüncesini taşımama
• Halka karşı dürüst olma, yalan söyleyip, sahteci davranışlarda bulunmama
• Birey, örgüt, kurum, yöre, bölge, ulus amaçları ile evrensel amaç ve davranışlar içinde belli bir halkçı yaklaşım gösterebilme.

5. Laik Kişilik Özellikleri

• Cumhuriyetçi, milliyetçi, devletçi, halkçı, inkılapçı kişilik özelliklerini taşıma
• Bireysel din anlayış ve tutumuna sahip olma
• Gelenekçi kalıpların dışında davranış yeteneği gösterme, gerçekçi olma
• Ulusal davranış alışkanlığında bulunma; bilim üstünlüğü ve kılavuzluğunu benimseme
• Başkalarının görüş ve inançlarına karşı hoşgörü sahibi olma, sabırlı davranma
• Bağımsız düşünebilme
• Uygarca tutum ve davranışları benimseyebilme
• Peşin yargılardan uzak, tarafsız görüş ve davranış özellikleri taşıma
• İnançları ussallaştırabilme, ussal niteliği olmayanları toplumsal davranış kalıplarına sokmama
• Devlet ve diğer örgütlerin işlerini, başta din olmak üzere, benzeri kurumların düşünce ve inanç sistemlerinin etkisi dışında görüp, yorumlayabilme.

6. İnkılapçı Kişilik Özellikleri

• Cumhuriyetçi, milliyetçi, devletçi, halkçı, laik kişilik özelliklerini taşıma
• Baskıcı, tepeden inmeci olmayıp, başkalarını anlayışla karşılayabilme
• Özgür düşünce ve davranış sahibi olma
• Çağdaş tutumları benimseyebilme
• Amaç ve hareketlerinde bilimi temel alma
• Davranışlarını gelişigüzel, duygusal tepkilere değil, planlı tutuma dayandırma
• Amaçları ve ulaşma yollarını araştırma süreçleri sonucu saptayabilme
• Geliştirmeyi, planlı ve araştırmaya dayanan değişme aşamalarından geçerek sağlama inanma
• Araştırma, değişme ve geliştirmeyi uyarlamada (intibak ettirmede) görebilme, bunun için de başkalarına gelişmeyi inanç olarak aşılayabilme gücünde olma,
• Gerek bireyde gerek kurum ve örgütleriyle bütün toplumda inkılap anlayışını "devirmek", "yıkmak" çabalarına değil, sürekli ve aşamalı gelişme anlamını içeren evrimleşme düşüncesine bağlayabilme.

Atatürk ilkelerinin bir bütün olması nedeniyle bazı özellikler bir kaç ilkenin içinde yer almaktadır. Aslında bu özellikler, toplumun sürekliliğini sağlayacak geleceğin insanında olması gereken kişilik özelliklerine bir bakış açısı getirmektir.

belirtilen kişilik özellikleri, temel insanlık değerleri, toplumsal yapının gereksinim duyduğu, başka deyişle topluma yararlı, çağdaş insanı ortaya çıkarmaktır. aslında bu durum, günümüz insanının temel insanlık değerlerinin ne olması gerektiğini vurgulamaktadır.

Kuşkusuz Türkiye Cumhuriyetinin gelecekteki insanlarına toplumsal, kültürel kişiliğin sağlanmasında, sorumluluk duygusu taşıyan insanlara ve kurumlara görev düşmektedir. Amaç, insana; topluma yarar sağlayan, çağdaş, en önemlisi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kişiliğini oluşturmak ve yönlendirmektir. Gerekli araştırmaları yapmak, sorunları getirmek ve çözüm önerilerinde bulunmak, toplumsal sorumluluğunu alan insanlara düşmektedir.

Kaynak: http://www.huyuk.meb.gov.tr
Read More

Atatürk’ün Fikir Hayatı Atatürk’ün Fikirleri Atatürk’ün Fikir Hayatı

06:39 0
Atatürk’ün Fikir Hayatı Atatürk’ün Fikirleri Atatürk’ün Fikir Hayatı

Atatürk’ün Fikir Hayatı - Atatürk, olaylara ve geleceğe dair görüşleri ile her alanda büyük ve etkili düşünceleri olan ''büyük bir fikir adamı'' olmuştur. Gençlik yıllarından başlayarak Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu durumla yakınen ilgilenmiştir. XX. yüzyılın başları, Türk milleti için çok acı olayların ortaya çıktığı bir dönemdir. Atatürk'ün fikir zenginliğinde, içinde bulunduğu dönemin olaylarının da rolü büyük olmuştur. Çeşitli konularla ilgili okudukları, yaşadıkları, gözledikleri ve duydukları, bunlardan çıkardığı sonuçlar, onun fikir temeline kaynak olmuştur.

Selanik ve Manastır şehirleri Mustafa Kemal'in fikir hayatının oluşmasında büyük etkiye sahiptir. Bu şehirlerin Avrupa kültüründen çok çabuk etkilenmesi ve Osmanlı yönetiminin bu şehirleri çok sıkı kontrol altında tutamaması, yönetime karşı olanların faaliyetlerini artırmalarına neden olmuştur. Mustafa Kemal de çeşitli çevreler ile ilişkiye girerek kendisini her yönden geliştirmiştir.

Mustafa Kemal'in fikir hayatının en kuvvetli tarafı özellikle tarih okumasından ileri gelir. Ayrıca Tevfik Fikret ve Namık Kemal'in hürriyetçi, Ziya Gökalp'in milliyetçi fikirlerinden etkilenmiştir. Atatürk, ölene kadar bu fikir kaynaklarından yararlanarak fikir hayatını işlemiş, zenginleştirmiş ve bütünleştirerek ortaya yeni bir fikir düzeni koymuştur.

Atatürk'ün devlet, millet ve insanlık idealine ait bu temel düşünceleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin milli politikasını belirlemiş ve temel niteliklerini oluşturmuştur.

Bir sistem içinde şekillenen bu düşünceler ''Atatürkçü Düşünce Sistemi'' olarak tanımlanmıştır. Atatürkçü Düşünce Sistemi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne milli bir devlet niteliği veren ilkelerden oluşmuştur. Türk Devleti de, Atatürk'ün kendi zamanında, ortaya koyduğu bu fikirlere göre şekillenmiştir. Bu bakımdan bu sistem, Türk milletinin milli birlik ve beraberliği, mutluluğu için uygulanması gereken, vazgeçilmez bir unsur olmuştur.
Read More

Atatürk’ün Çocuklara Verdiği Önem Atatürk’ün Çocuklara Verdiği Önem hakkında

06:35 0
Atatürk’ün Çocuklara Verdiği Önem Atatürk’ün Çocuklara Verdiği Önem hakkında
Atatürk’ün Çocuklara Verdiği Önem - 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı - Atatürk’ün Çocuklara Verdiği Önem: Her yıl 23 Nisan da Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlarız. Bu güzel Bayramı Atamız çocuklara armağan etmiştir. Atatürk çocukları çok severdi. Çocukları yarının büyükleri olarak görüyordu. Bunu da bir konuşmasında “Bugünün küçüğü yarının büyüğüdür” diyerek belirtmiştir.

Türk Ulusu Egemenliğini ve bağımsızlığını Mustafa Kemal ATATÜRK’ e borçludur. Önceden yurdumuzu padişahlar yönetiyordu. Bugünkü gibi devleti yönetmek için seçimler yapılmıyordu. Halkın bir yetkisi yoktu, Padişahlık babadan oğla geçiyordu. Devletimizin adı Osmanlı Devleti idi. Osmanlı Devleti 1914-1918 yılları arasında 1. Dünya Savaşına katıldı. Katıldığımız bu savaşta, birlikte savaştığımız ülkeler yenilince bizde yenik sayıldık.

Padişah halkı düşünmektense kendi tahtını düşünüyordu. Mondros Ateşkes Antlaşması ve Sevr Antlaşmaları sonucu düşmanlar yurdumuzu paylaşmaya başladılar. Mustafa Kemal Türk Ulusunun tutsak hale gelmesine çok üzülüyordu. 19 Mayıs 1919 da Samsun’ a gitti. Yurdumuzu düşmanlardan kurtarmak için Erzurum da ve Sivas ta kongreler düzenledi. Kurtuluş Savaşını başlattı. Halkın Egemen olmasını çok istiyordu. Ankara ya gelerek halk temsilcileri ve Milletvekilleri ile 23 Nisan 1920 de Büyük Millet Meclisini açtı. Meclis Türk Ulusunun Egemenliğini ve bağımsızlığını koruyacaktı. Mustafa Kemal Büyük Millet Meclisi’ nin ve hükümetin başkanıydı. Azimli kararları sayesinde “Ya bağımsızlık ya ölüm…” diyerek yurdumuzu düşmanlardan kurtardı.

23 Nisan la birlikte Cumhuriyet yönetimine kavuştuk. Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk biz çocuklara ve gençlere sonsuz güvenerek “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını” armağan etmiştir. Bize düşen görev bu cennet vatanımızı canları ve kanları pahasına emanet eden Atalarımızı unutmamaktır. Onların emaneti olan vatanımızı en iyi şekilde korumaktır. Ülkemizi bölmek, yıkmak isteyenler karşısında birlik ve bütünlüğümüzü sağlamaktır.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Türkiye’ nin Milli Bayramıdır. Her yıl Türkiye de coşkuyla kutlanır. Dünya çocukları da ülkemize gelerek bize eşlik ederler. Çocuklar törenlerde konuşmalar yapar, şiirler okur, oyunlar oynarlar.Biz çocukları bu kadar çok seven, düşünen, güvenen, değer veren Atamıza ne kadar teşekkür etsek azdır. “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE !”

Yazan: Süleyman KOÇ
Read More

Post Top Ad